Yıl iki bin on bir, Yirmi üç Ekim
Saat on üş kırk bir, verildi hüküm
Toprağın altında ağırdı yüküm
Acının adını ben Murat koydum
Karalı yazılmış dediler yazım
Enkazın başında kör oldu gözüm
Anlatmak istedim yetmedi sözüm
Acının adını ben Yunus koydum
Haykırdım sesimi duyan olmadı
Kurtulmak istedim gücüm kalmadı
Çocuktum, dünyada yüzüm gülmedi
Acının adını ben filiz koydum
Kendimi anlatıp, hesap sormadan
Yaşamak istedim döküp kırmadan
Baharı tatmadan yaza varmadan
Acının adını ben Cabir koydum
Figanla feryatla ağladı anam
Sel oldu karıştı toprağa kanım
Azrail gelip de alınca canım
Acının adını ben Elif koydum
Bakacak değildim kırılan cama
Bilmedim sesimi duyursam kime
Kocaman betonlar dönünce kuma
Acının adını ben Necdet koydum
Hüzünlü pazardı suskundu diller
Yarıldı derinden ayrıldı yollar
Anında dalında solunca güller
Acının adını ben Orhan koydum
Yarılan betona sıkıştı canım
Sel oldu toprağa karıştı kanım
Anladım o anda gelmişti sonum
Acının adını ben Namık koydum
Son vermek isterken şu anda söze
Kaç canı sayayım bilmem ki size
Yanarak dönünce yürekler köze
Acının adını ben ölüm koydum
Not: Bu şiirde isimleri anılanlar Erciş depreminde hayatlarını kaybettiler. 644 canı yazma imkanım olmadığından yarım kalan şiir dedim.
Bir cevap yazın