Gökyüzüne bakıp bulutlarda asılı kalmak istediğini fark edemeden yine günlük hayatın
telaşına kapılıp gitmekteydi. Sancılar çoğaldıkça başka bir el derinliklerine çoktan inmişti.
Zaman bu kez umursamıyordu; çünkü artık kendisi de ne hissettiğini bilemiyordu. Acı tatlı bir
an… Derinde, dipte… Tuhaf bir şekilde bir yara daha açmak isteyip dağıldığına şahit bile
olamıyordu. Sonra hepsinden tiksinip kendi utancına, kabuğuna geri dönüyordu. Filmlerdeki
replikleri ezberleyip yine yıldızlarla konuşuyordu. Aynı şarkıda defalarca ağlıyordu. Farklı
adamlarda farklı birini oynuyordu. Oynuyordu çünkü bunu hayat değil insanların ta kendisi
öğretmişti. Mutluluk güzel bir şarkıydı fakat bir süre sonra zehirliyordu, allak bullak ediyordu.
Sahi sırf küçük mutluluklar için çabalamak ve o an kendini yok saymak… Bunu hayat değil
insanlar öğretiyordu. Defalarca bu cümleyi yineledi. Anladı nasıl olsa biri tarafından
gerçekten sevilemeyeceğini, hissedemeyeceğini, kalbinin atmayacağını da. Evet yaşamak
güzeldi. Kalbin olmadan da insanları seveceğini öğretiyordu insanlar. Sevmenin sev köküyle
alakası yoktu tabi onlar için. Kendini acıtmak çok pahalıya geliyor azizim. İnsanlar aç,
insanlar yoksul, insanlar kemirgen, insanlar zehirleten… Kendimizi de buna dahil ettik çoğu
zaman ve yine duvarlarımızı zırhlarımız ilan ettik.
Kim haklı veya haksız… Ne önemi var ki? Sonucu size ne veriyor, sizden ne alıyor?
Düşünmemeyi prensiplerimize alalı çok olmadı mı ? Doğru bu senin kişisel oyunun. Kendi
çemberinin dışında olmak nasıl bir duygu? O çemberde tüm sevdiklerin var ama sen
çemberin dışındasın. Bir süre sonra bunda da kendini kötü hissetmiyorsun. Alışmak değil,
umursamamak da değil. Sadece kifayetsiz kaldığın zamanlar ki bu kifayetsizliğe çoğu zaman
şapka çıkartılır. Bu kifayetsizlikten çıkmak istemezsin. Çemberdekiler mutsuz olduğunu
sanabilir ama inan yerinde olsalar mutluluğu o zaman gerçekten tanırlardı. Gerek yok onlar
çemberdeki hallerinden memnun.
Kırılıp döküldüğün anlardaki maskeni yırtmamaya ne dersin? Gerçekliğin maskelerle ilgisi
yok. Gerçekliği buna alet eden insanların yaptığı vicdan orgazmlarını duymaya, görmeye,
anlamaya hiç gerek yok. Bunları okuduğunda da bana hak vermeni beklemiyorum. Kişisel
gelişim uzmanı değilim. Tavsiyelerim yok. Hepsini yok ettin. Hepsini kemirdin. Beynimi,
benliğimi kemirdin. Yine de kendimi her gün yeniden inşa edebilirim fakat seni, senleri yerle
bir edebilirim. Ne anlam aramak, ne de soru işaretleri, ne de insanların kendilerini rahatlamak
için yaptıkları vicdan orgazmları… Hiç, hiçbir şey…
Bir cevap yazın