Sanatın ulus inşası ile ilişkisinin net olarak gözlemlenebildiği 17.yy Fransa’sında XIV.Louis hükümdarlığı sırasında ulus-devlete hizmet edecek en önemli kurumların temelleri atılırken sanat özellikle tiyatro ulusal kimlik inşasına hizmet edecek kurallarla denetleniyordu. Mutlak monarşinin en güçlü olduğu bu yüzyıl Fransa yönetim modeli ulus devletin sanat üzerindeki ilk hâkimiyetini temsil ediyor. Ulus inşası modeli 17.yy Fransa sanatında, Nazi sanatında ve Rus Toplumcu Gerçekçi sanatında; sanatın ilkelerinin iktidar ve araçları tarafından belirlenmesinde ortak paydada buluşuyor.
Estetik bir temsil olarak sanat ve özellikle tiyatro 17.yy devletin boşluğunu dolduran, belli kurallar çerçevesinde üretilen bir kurguya dönüşüyor. Rönesans ve Aydınlanma Çağı arasında yer alan dönemde dinsel, toplumsal çalkantıların ardından mutlak bir düzen arayışı ile ortaya çıkan Klasisizm akıl ve sağduyu ekseninde gelişmiştir. Akılcılık ve doğaya uyma ve kralcı, kuralcı bir aristokrat ruhun yazınsal estetikle birleşmesi sanatın şekillenmesinde etkili olmuştur. Güzellik kavramının her şeyin üstünde olduğu bu öğreti kurallarını kaynağı XVI. yy İtalya’sı ve Antik Yunan’dan almıştır. Fransa’nın ulus devlet inşasında dünyanın en görkemli ve üstün ulusu olma isteğini destekleyecek en yüce kültür Antik Yunan’da görülürken Antik Yunan sanat anlayışının zevk veren, yücelten, düşündüren, öğreten yanına bağlanılıyor.
Klasisizm akıl ve akıl dışı arasındaki dengeyi kurmak için kurallar koyarken, tutkuları akılla dengeleyen Trajedilere dönüyor. Aristoteles’in Poetika’sı neoklasiklerin kutsal kitabı oluyor. Aristoteles’in eylem-uzam-
zaman birliği ilkesi İtalyan kuramcılar tarafından tiyatroya yeni bir soluk olarak getiriliyor. Yalınlık ve yoğunluk ilkesini getiren bu kural giderek psikolojik oyun anlayışını doğuruyor. Krallar ve kraliçeleri sahneye getiren trajedi soyluluk ve erdemlilik düşüncelerini açımlıyor. Açımlanan bu düşünceler aristokrat ve monarşik düzenin birer simgesi oluyor.
Kapitalist gelişim ve mutlak monarşinin el ele yarattığı bu yeni düzenin yeni kurumları ihtiyacı vardır. Fransız Akademisi Fransızcayı mutlak kontrol etmek ve disiplin altına almak isteğinin neticesi olarak kuruluyor. Etki alanını sanata doğru geliştiren Fransız Akademisi ince beğeniyi kurallara bağlayarak duygusal hazların dışlandığı aklın yeni paradigmasında Fransız Sanatına yer açtı. Fransız Akademisi yeni estetik yargı evreninde sanatın estetik kategorilerini hiyerarşik olarak tanımlıyor. Ulusun ve devletin estetik kurgusunu denetliyor. Devletin eliyle örgütlenen bir Fransız ideali mükemmel Fransız sanatı yaratılmaya çalışılıyor. Bu yaratıda Aristoteles’teki aklın, sağduyunun, gerçeğe benzerliğin, ölçülülüğün, kurallara bağlılığın ve dilin önemi gibi konuların temel alındığı görülüyor. Klasik öğretinin temelini oluşturan bu kurallar yanında eski ile yeninin bambaşka bir şekilde yeniden yorumlanması söz konusu oluyor.
Rabelias, klasisizmin temel ilkelerinin ilk tınılarını, özle biçimi, içerikle ölçüyü, düşünce ile dili birbirine kaynaştırdığı eserlerinde veriyor. Kuralcı ve Kralcı yeni düşün dünyasında klasik öğretiye uymayanlara yer yoktur. Fransız Akademisi üyeleri deha ya da yetenek sahibi kişiler arasından değil seçin ve itibarlı kişiler arasından seçilmektedir. Descartes, Pascal, Diderot, Balzac, Zola, Camu, Sartre gibi birçok isim akademiye kabul edilmiyor.
Kadınların da kabul edilmediği 40 ölümsüz olarak bilinen Fransız Akademisine 17.yy tiyatro yazarları arasından Racine alınırken Moliere alınmıyor. Dehadan çok mevki ve itibar sahibi kişilere yer verilen akademi dönemin tiyatro yazını konusunda tam bir hâkimiyete sahip. Akademinin ölçütleri arasında; mükemmel biçim, konu değil konunun işleniş biçiminin önemli olması, dil ve üslup, denge, akıl ve doğaya uygunluk gibi kurallar yer alıyor. Tiyatroda üç birlik kuralına uymak, kahramanları ruhsal özellikleri ile çizmek, tutkulardan arındırarak akla yöneltmek gibi kesin kurallara uygunluğu ile yapıtları öne çıkan Racine aristokrat ruhlu insan tipi yaratmayı amaçlarken krallığın hizmetindedir.
Racine yapıtlarında denge, kişilerin seçimi ve olay örgüsünün sunuluşunda önemli bir klasik özellik olarak öne çıkıyor. Berenice’nin önsözünde ‘Zevk Vermek Ve İlgi Uyandırmak’ başlığı ile yazdığı yazıda Aristo poetiğinin güçlükleri hakkında düşünmeyi bize bırakın diyerek trajedilerini Poetika ekseninde tasarladığını ve bu işin de pek kolay olmadığını ima ediyor. Tüm kuralların başlıca kural olan zevk vermek ve ilgi uyandırmak kuralına varmak için ortaya konduğunu dile getiriyor. Kurallara sıkı sıkıya bağlı olduğunu birçok kez dile getiren Racine’ın Jansenist eğitimi Phaedra oyun kişilerinde kaderin dışına çıkmama olarak yansımaktadır. Karakterlerin bilinçaltına inerek psikolojik dramın temellerinin atılmasına olanak sağlayan Racine 17.yy’ın en sevilen teması olan görev ve tutku çatışmasını ele alan oyunlar yazmış.
Racine kullandığı dilin sade ve yalın olması ile, şiir dilini üst düzey ve anlaşılır kullanması ile, hem sanatlı hem sade anlatımı İle, özenli diyalog yapısı ile, yalın olay dizisi ile, beş perde ve üç birlik kuralına uyması ile, tutkulardan arındıran akla yönlendiren biçimi ile neoklasik dönem anlayışına uygun gerçeğe ve doğaya yönelişin temsili olarak görülebilir. Kişiler arası aşk geometrisi kurarak yazdığı trajedilerinde dönemin matematiksel sanat biçimine uyuyor. Matematiksel anlayış, dönemin geometrik mimari ile yapılan parklarında görülmektedir. Devlet benim diyen XVI.Louis’in matematiksel simgesi olan geometrik parklar ve Racine’in yer-uzam-eylem mekanik birliği örtüşmektedir.
Phaedra mitini ilk dönüştüren Seneca’da insanlar davranış ve eylemlerinden sorumludur. Burada Phaedra duygularını doğrudan açıklar ve aracıya ihtiyaç duymaz. Ricane’ın tragedyası mitlerin kökenlerinden doğrudan etkilenirken üslup farkı ile yazılmıştır. Dönemin neoklasik anlayışına uygun olarak eskiyi kurallara uygun olarak yeni ulus inşası dinamikleri ile yorumlamıştır. Racine’ın Phaedra’sı jansenist dini görüşlerinin doğrultusunda Tanrı’nın gizli özne olduğu bir oyun biçimi ile yazılmıştır.
Tragedya kişileri benliklerinde yaşadıkları tutkuları dünya üzerinde bir diyet gibi çekerler. Sonunda Tanrı düzeni-Kral düzeni nasıl istiyorsa düzen öyle yürür. Barok dilin ağdalı yapısını neoklasik ölçütler doğrultusunda anlaşılır, kafiyeli ve üstün bir dile dönüştüren Racine insanların Tanrı’nın (kral-düzen) kuklası olduğu inancını pekiştiren bu tragedyada mutlak monarşiye hizmet eden bir yapıt ortaya koymuştur. Akıl ve tutkular arasındaki dengeyi çağın dinamiklerine uydurmak için oyun kişilerine Arisi’yi ekleyen Racine, böylece seyirciye baş etmesi gereken daha karmaşık tutku-akıl ikilemleri verir.
Aynı zamanda hem yeni hem eski sayılan bir üslupla tüm çapların kolay anlaşılacağı bir oyun biçimi sunar. Klasik öğretiye uygun olarak bu tragedyada oyun kişileri soylu kişilerdir. Halkın kullandığı kaba sözler, düello, ölüm sahnesi gibi estetiğe uymayan hiçbir parça yoktur. Yapıt olabilecek olanı konu edinmiştir.
Aristotales Poetika 9. Bölümde, Racine Berenice’nin önsözünde, Baileou’nun Art Poetika Bölümde belirttiği gibi sanat yapıtının hoşa gitmesi ve etkileyici olması için tarihsel gerçekliği yorumlayarak sunmuştur. Halkın düşüncelerinde yansıttığı ölçüde genel gerçeğe benzer olanla, halkın
yücelik, dürüstlük gibi ruhsal değerlerden anladığı şeyin sanat yapıtındaki uyumu Phaedra’da görülmektedir. Racine Phaedra’nın önsözünde bu uyumu, dengeyi kural olarak saydığını dile getirmiştir. Düzen ve kuralların egemen olduğu aşırılık ve tutkulara yer olmadığı yeni Fransa mutlak monarşi düzeninde Phaedra tam anlamaı ile akıl ve tutku arasındaki dengeyi sağlayan bir tragedya olmuştur.
Açık, yalın anlatımı ve olayların mantıksal sıra ile verilmesi ve sözcüklerin ölçüye sokulmuş düzeni ile Phaedra dönemin kurallara uygun yapıtı olarak kabul edilmiştir. Racine aksiyonun gelişmesi için sırdaş tipi olan Oynone’yi kullanmıştır. Bu tip içten pazarlıklı, sakin ve soğukkanlıdır. Phaedra’yı felakete yönlendirir. Baş oyun kişisi ile tezat oluşturan bu tip baş oyun kişisi fırtınalar içindeyken sakindir. Akla başvurarak duyguları dizginlemek gerektiği mesajını kuvvetlendiren bu durum dönemin yaşayış biçiminde insan duygularını yönlendirecek çok daha karmaşık itkilere işaret eder. Etkileyici ve düz konuşma örgüsü ile Akademi ölçütlerinin de istediği gibi hem sanatlı hem de herkesin anlayabileceği bir dil ustalığı sunar.
Anti bireysel bir sanat anlayışına uygun olarak evrensel değerleri anlatır. 5 perdeden oluşan oyunun her perdesi bütüne hizmet eden kalıplara göre yazılmıştır. Zamanda, olayda ve yerde birlik kurallarına uygun olarak gelişen olay örgüsünde karşılama, karakter analizi, ilk çatışma birinci perdede yaşanır. 2.ve 3. Perdede eylem gelişir, çatışmalar boyutlandırılır. 4.perdede eylem geri dönülemez noktaya ulaşır. Ve 5. Perdede düğüm çözülür. Descartes rasyonalizmine uygun olarak akıl ön plana çıkarılır. Aklını kullanmayan kişinin felaketle sonunun gelmesi tutkulardan arındırma, toplumsal düzeni sağlama amacını gerçekleştirir. Fiziksel ve sosyal çevre önemli değildir çünkü değişkendir. Phaedra’nın yaşadığı görev ve tutku çelişkisi, akıl ve denetlenemeyen duygular çelişkisi her toplum her zaman için geçerli sayılmıştır.
Soyluluk, ölçü, denge, güzellik klasisizm düşünün önemli maddeleri olarak bu tragedyada kendini göstermiştir. Düzen ve büyüklük güzelin öncüleri olarak bu yapıtta karşılanmaktadır. Evrensel ve gerçekten olan bir şeyin olabilirliği anlatılmıştır. Kapitalist gelişim sonucunda altyapı ve üst yapı diyalektiğinin yaşandığı bir dönemde Phaedra sanat yapıtının öğretici, eğitici, eğlendirici mutlak monarşiyi estetsize eden örneği olmuştur. Gündelik yaşamın bayağılığından uzaklaşan, kibarlık ve soyluluk arayışı içinde olan yeni sanat anlayışına uygun olarak aristokrat ruhlu insan tipi yaratmaya hizmet eden bir yapıttır. Dönemin toplumsal yapısındaki sınıfsal gelişimin doğal sonucu olarak kibarlık akımı doğmuştur. Racine Phaedra tragedyası saraya, aristokrasiye uygun olan ve alt sınıfların özendiği kibarlık ve üstün beğenidedir.
Kötücül duygular, düzene uygun olmayan davranışlar, ruhsal sorunlar gibi akıldışı gerçekler akıl yolu ile dengelenir.
17.yy ruhun ıslahına önem verirken kamusal alanda beden stilize edilerek kişilerin toplumda ait oldukları yer kostümlerinden anlaşılmaktaydı. Korseler, peruklar ile stilize edilen beden ile tragedyalar ile stilize edilen insan ruhu birlikte yeni bir sınıf yaratılıyordu. Dönemin sanat eserleri hem
eski kadim kültürün kurallarına uygun ve oradan beslenerek hem de yeni yorumlarla geleceğe klasik olarak kalmak üzere yaratılıyordu. 17.yy ikinci yarısı Fransa’nın altın çağını yaşadığı dönemdi.
Paris yazın ve düşün dünyasının parlak kenti olarak tüm sanatçıları kendisine çekiyordu. Fransa mutlak monarşinin güçlendiği bir ülke olurken sömürge kapılarını da bir bir açıyordu. Racine Phaedra’da kralın öldü sanılıp geri gelmesi ve iktidarını kuvvetlendirmesi dönemin toplumsal dinamiklerine uyuyor. Her ne yaşanırsa yaşansın Tanrı-Kral-Baba orada duruyor ve düzeni yürütüyordu. Dönemin aristokratları kapitalist gelişim sonucunda para kazanırken kurtarıcı krala minnet duyuyordu.
Halk ise koruyucu Kralı Tanrı ile bir tutuyordu. Tragedyada Theseus son sözü söylüyor ölen oğlunun sevdiğini esaretten kurtararak kızı olarak görüyor. Mutlak monarşinin gücü Fransa iç karışıklıklarını çözdüğünü
ve orada olduğunu gösteriyor Phaedra tutkularına yenilerek felakete sürükleniyor. Racine tüm bunları anlatırken her konuşmada kafiyeli ve üstün bir dil kullanarak yüksek beğeninin tadını hissettiriyor. 17.yy’da Fransızlarda ulus kavramı kan bağı ve doğum ilişkisi ile etnisite üzerinden
kurulurken aynı topraklarda yaşayan insanların ulus olabileceği fikri yayılıyordu.
Racine, Phaedra oyunun Arisi’nin ulusa kabulü ile bitmesi bu düşünce ile örtüşüyor. Akademinin soylu ve ince beğeni standartlarına uygun olarak, Baileau’nun ’Aklı seviniz, eserleriniz görkem ve değerini akıldan alsın’ söylemine tam tamına uyan Phaedra Eski Yunan değerlerini yeni bir üslup ile ulus inşasına hizmet edecek şekilde aktarıyor. Sorumluluk duygusu kişisel çıkarların üzerinde olan oyun kişilerinde kahramanlık ve sorumluluk anlayışı Kral imgesi ile dengelenir. Olay kurgusu sahnelerin dağılımı eşit uzunluktadır.
Phaedra’da gözlemlenen denge, klasisizm adına gözlemlenen bir dengedir. Olaylar tüm oyun kişilerini ilgilendirir ve eşit ölçüde etkiler. Ayrıntılar bu denge-merkez etrafında gelişir. Oyun kişilerinin aynı olaydan eşit şekilde etkilenmelerinin sonucu olarak oyun adı da değişebilir. Phaedra; Hippolyte’nin Ölümü ya da Theseus’un Yazgısı oyun adlarını alabilir. Racine’in âşık tipleri XIV. yy Louis döneminin aristokrat ve yeni oluşan burjuvazi tiplerinin yaşadıkları sorunları ortaya koyar. Psikolojik gerçeklerin akıl-duygu ekseninde düşünülmesini sağlarlar. Ayakları Antik Yunan’a basan Racine’ın Phaedra’sı okura seyirciye doğru düşünceler ve yerinde deyimler sunarak eski ile yeniyi harmanlayarak üstün beğeniye uygun, trajedi kurallarına uygun bir yapıttır.
Monarşik kuralların ilkelerine uygun dokunulmaz ve aşılmaz klasik düşünce verilerinin yapıtta okunduğunu görüyoruz. 17.yy Fransa ulus devlet modeli ve modelin sanat üzerindeki belirleyiciliğinin birçok ulusun örnek aldığı bir sistem olduğundan dönemin sanat ölçütlerine uygun yapıtı olan Phaedra biçim ve anlam açısından politik ve güncel bir okumaya olanak sağlamaktadır. 17.yy Fransa’sında tek yazın ve güzel sanatlar alanındaki gelişmeler; şiddet tekeli, merkezi idari yapı, vergi sistemi, burjuva sınıfın mallarının dolaşımını denetleme, ulusal kimlik inşası, köprü ve yolların yapılması ile kapitalizmin sömürge olanaklarının arttırılması gibi dinamiklerle paraleldir. Günümüz Türkiye koşullarına baktığımızda yol ve köprü yapımları, sahte bir ulusal kimlik inşası, şiddet tekeli gibi dinamiklerin mutlak monarşiye hizmet edecek şekilde düzenlendiğini görüyoruz. Ulus devlet inşasının oluşturulmaya çalışıldığı siyasi ortamda oyun yazma yarışmaları düzenlenerek mevcut iktidara hizmet edecek biçim ve anlatının oluşturulmaya çalışıldığı görülüyor.
Güzel olanın tanımı ve sanatta beğeni tartışmaları sürerken sanat iktidar odaklarının bir aracı olarak yüzyıllar sonra aynı akıl-tutku ikilemi üzerinden kullanılıyor.17. yy Fransa’sında tohumları atılan sanatın ulus inşasında kullanılması günümüzde halkın tutkularından arındırılması ve tek doğru ve tek gerçeğe inandırılması doğrultusunda kullanılıyor. Türkiye’de bayağı ve sıradan olanın özellikle halk için uygun görüldüğü günümüz ortamında tiyatro ise halktan kopuk, elit duvarlar arasında belli bir zümrenin birbirini yiyerek paylaşamadığı bir mastürbasyon aracına dönüşüyor.
Dünyada ise tiyatro eski ile her zaman hesaplaşma içinde ilerliyor. Phaedra’yı 90’lı yıllarda yeniden yazan Sarah Kane’in Senaca, Euripides ve Racine’nin metinlerinden uyarlanan oyununun kahramanı aslında bir anti-
kahraman sayılabilecek şeytani ve fantastik prens Hippolytus’tu . Bu yunda aşırı erdemlilik ve militan hayırseverlik gibi kavramları alt üst eden Sarah Kane bu gün bizim çok uzakta olduğumuz bir yerden Phaedra’ya bakmamızı sağlıyordu.
17.yy estetik kuralları klasik yapıtlara biçimsel açıdan yaklaşımı kolaylaştırmış ve klasisizm temel kurallarına uygun yapıtların oluşmasını sağlamıştır. Racine tragedyaları klasik çağın en iyi örneklerinden biridir.
Phaedra çağın genel sorunsalını metin içinde okuyabileceğimiz bir yapıttır.
Racine, Antik Yunan tragedyasını yeniden anlamlandırarak ve biçimlendirerek neoklasik ölçütlere uygun bir yapıt ortaya koymuştur. Ulus inşası ile sanatın ilişkisinin okunabildiği metin toplumsal dinamikler ve sanatı belirleyen ilkeler açısından hem dönemin sanat anlayışı ve iktidar ilişkisini hem de günümüz iktidar ve sanat ilişkisini çözümleyebileceğimiz bir alan sunmaktadır. Antik Yunan’da, 17.yy’da, günümüzde tragedyaların insan aklı ve duygularının toplum, düzen ve bilinmez ile ilişkisi açısından değişmeyen bir malzeme sunarken iktidarlar sanat biçiminin belirlenmesinde bu malzemeyi kullanmaktadır.
Kaynaklar:
1) Server Tanilli/Uygarlık Tarihi
2) Oscar G. Brockett/Tiyatro tarihi
3) Varlık Yayınları/Başlangıçtan Bu Güne Tiyatro Tarihi
4) Türk Dili Dergisi Yazın Akımları Özel Sayısı
5) Adnan Turani/Dünya Sanat tarihi
6) Lev Kreft’/ “20. Yüzyılda Sanat Ve Siyaset” Makale
7) Racine/Phaidra Milli Eğitim Basımev
8) Claude Levi-Strauss/Mit Ve Anlam
Bir cevap yazın