Hava, gece karanlığını andıran gündüz sıcaklığındaydı. Hafif esen rüzgar sanki tüylerimi yalıyordu.
Yorgun, bıkkın halim ile bir çınar ağacının altında yatıyordum. Düşler kurdum. O sırada insan
olmadığım için mutluydum. Hayata bir insan olarak gelmeyip köpek olarak gelmem sanırım en büyük
şansımdı. Çünkü bir insan ile bir hayvanı hayata olan davranışları konusunda yarıştırırsanız insanın
sadece çıkarları için bencillik, açgözlülük gibi pek çok şeyi, ona iyi şeyler de kullanması gerektiği için
verilen aklını bu gibi şeylere kullandığını görürsünüz. Oysaki hayvanlar akılları dahi olmamasına
rağmen insanların yaptığı kötülüklerin hiçbirini yapmamakta. Bir ironi de insanlar aralarında
konuşurken tartışma esnasında birbirlerine “hayvan gibi davranma” sözünü kullanıyorlar. Keşke
hayvan gibi davransa da böyle kavgalar, tartışmalar olmasa ..
Ben Lucky. Bu ismimi bana sahibim Hakan vermişti. Onunla iki yaşımda tanıştık. Beni
sahiplendi. Ona bir dost olmuştum. O da bana bir baba. Fakat onu bir ay önce trafik kazasında
kaybettim. Oysaki o bana “ beni bırakma” derdi ama o beni bıraktı. Zaten ben de çok dayanamadım.
Üç günün sonunda bu dünyadaki somut bedenimden ayrıldım. Sadece o üç günde sokaklarda neler
gördüm, neler işittim. Beni canından bile çok seven sahibimin gördüklerim karşısında insan değil
melek olduğunu anladım. Çünkü insanlar sesi çıkmayan, konuşamayan her şeyi çıkarları için
kullanıyorlarmış.
Kıştı. Evden atılmıştım. Açtım fakat ne bir yemek ne de bir damla su bulabiliyordum. Daha önemlisi
yalnızdım. Şu koca dünyada yapayalnızdım. Karnımı doyurmak kolaydı bir çöpü eşeler bulurdum.
Fakat kalbimdeki sevgi ihtiyacını nasıl karşılayacaktım? Bunları düşünmek uykumu getirmişti. Bir
köşeye geçip uyumaya başladım. Hava çok soğuktu. Tüylerim beni soğuktan korumaya çalışsa da
dişlerimin arasından geçen o şiddetli rüzgar tüm soğukluğu ile karnıma girmekte ve beni içeriden
fethetmekteydi. O sırada kafama atılan bir tekme ile serseme döndüm. Kafamı kaldırdım ve bir
çocuğun bana hunharca tekme atışını izledim. Kaçamıyor, havlayamıyor sadece acı çekerek
izliyordum kendi acımı ve insanoğlunun kötülüğünü. Çocuk adeta tekmeye dönüşmüştü. O an orada
can vereceğimi düşündüm. Tam gözlerimi kapattığım anda çocuğun bağrış sesini duydum. Ardından
bana atılan tekmelerin durduğunu hissettim. Gözlerimi açtığımda bir kedinin çocuğa pençe atarak
kovaladığını gördüm. İnsanlar kediler ve köpekler anlaşamaz derler. Oysaki anlaşamayan insanlardır.
Birinin yardıma ihtiyacı olduğunda karşılık bekleyerek yaparlar. Hayvanlar ise o kedi gibi sadece
yardım ederler ve giderler.
Neyse geceyi yerde yatarak, soğuktan donarak ve açlıktan bayılma derecesine gelerek geçirdim.
Bir çok yerim kanıyordu. Sabah olmuştu. Hemen bir çöp aradım. Kendime biraz yemek artığı buldum.
Karnımı doyurdum. Açlık,acımı bastırıyormuş. Karnım doyunca acımı hissettim. Yürüyemiyordum,
sürünüyordum. Bir kaplumbağa hızındaki yılan gibi sürünüyordum. Geceyi daha güvenli bir yerde
geçirmek için yeni yerler keşfetmem gerektiğini düşündüm. Dün gece kaldığım sokaktan uzaklaştım
ve meydan gibi bir yere doğru ilerledim. Çok kalabalıktı. İnsanlar bana kötü kötü bakıyorlardı. Sanki
kuduzmuşum da onları ıssıracakmışım gibi bir bakış fırlatıyorlardı. Az ötede bir adam gördüm. Yere
oturmuş, üstünde ince yırtık bir tişört altında kirli bir pijama ve ayakları çırılçıplaktı. İnsanların
bazıları ona para atıyor o da onlara teşekkür mahiyetinde boyun eğiyordu. Bazıları ise adamcağızla
dalga geçiyor hatta bir kaçı tükürüyordu ona. Kimse adama gerçekten yardım etmiyordu. Yarısı üç beş
kuruş atarak vicdanını rahatlatmaya çalışıyor diğer yarısı ise vicdansızlığın somut örneği olmaya
çalışıyordu. Oysaki bir güler yüz, sıcak bir sevgi en büyük yardımdı o adama. Paranın sevgiden üstün
olduğu bu dünyada parasızlık sevgiye layık olmamak mı sayılıyordu yoksa?
Oradan da uzaklaştım. Susamıştım, yakında bir çeşme görünüyordu. Oraya doğru yöneldim.
Çeşmenin yalağından su içen kuşların sesleri duyuluyordu. Çeşmenin yanına geldim. Tam su
içecektim ki bir adamın beni boynumdan tutup fırlatmasıyla havalanarak yere kapaklandım. Canım
çok acıyordu. Adam buradan su içmemem gerektiğini çeşmenin kendisine ait olduğunu bağırarak
anlatmaya çalışıyordu bana. Eğer ben oradan içersem müşterisi kaçacak ve aslında bedava olan suyu
parayla satamayacaktı. İnsan açgözlülüğünün doruklarını yaşıyordu. Aslında kendisine ait olmayan bir
çeşmeyi bile kendi çıkarları için kullanıyordu.
Su aramaya devam ettim. Bir teyze halı yıkıyordu kızlarıyla. Deterjanlı suyu bile içebilirdim.
Bana doğru süzülen deterjanlı suyu içmeye çalıştım. Fakat çok iğrençti hem zehirlenebilirdim ve
içmeyi bıraktım. Yolun kenarından yürümeye başladım. Hala susamış hissediyordum. Fakat üşümem
susamamdan daha ağır basmaktaydı. Kumsala doğru yol aldım. Kumsala geldiğimde akşam
olmaktaydı. Kumsalda yeri biraz eşeleyerek yatak gibi yaptım ve orada bu geceye atlatmaya çalıştım.
Sabah olunca uyandım. Bir ses duydum. İnsanların kahkaha sesleriyle karışık bir darbuka sesi
duydum. Neler oluyor diye sesin geldiği yöne doğru ilerledim.
Bir adam darbuka çalıyor ve ayağına zil takılmış bir kedi insanların ortasında, dans ediyordu.
Seyirciler bundan mutluluk duyuyordu. Aslında o kedi hangi işkencelere maruz kalmış da dans etme
zannedilen hareketleri yapmaktaydı? Kedi mutlu değildi, aksine yorgun ve bıkkın görünüyordu. Biraz
daha durdum orada. Adam kedi her durduğunda ona tekme atıyor, oynaması için kendince uyarı
yapıyordu. Tüm bu olanları insanlar alkışlıyor, hatta telefonlara çekip binlerce beğeni topluyorlardı.
Orada apaçık görünen zalimliği kimse görmüyordu. Dayanamadım. O sakat , yorgun halimle
havladım. Dişlerimi gösterdim ve tüylerimi kabarttım. Çünkü aklıma beni o gün tekmeden kurtaran
kedi geldi. Zaten açlıktan ve soğuktan elbet bir gün ölecektim. Neden bir iyilik yaparak ölmeyeyim ki?
Evet biliyorum bunun sonunda darbukacı bana tekmeler atacak. Olsun o kedi kurtulsun bana yeterdi.
Benim havlamam ile herkes panikleyip kaçtılar. Fırsattan istifade kedi de hemen kaçıp kurtardı
kendini. Darbukacı bana yaklaştı ve bana bir şeyler bağırarak tekmeler atmaya başladı. Ben bir süre
sonra tekmeleri hissetmemeye başladım. Çünkü o sırada ruhum bedenimden ayrılıyor, sahibimin
bedeniyle buluşmaya gidiyordu. Bu kez bana attığı her tekmede gülmeye başladım. Çünkü her tekme
beni sahibime yaklaştırıyor bu zalim, bencil insanların dünyasından uzaklaştırıyordu. Son tekme
atışıyla uzun bir yolculuğa çıktım. Hem kediye hem kendime iyilik yaparak.
Bir cevap yazın