Sevgiyi, yiğitliği ve hürriyeti
Ve hür ve hürrem geceleri düşün.
Hani kollarımız ufukları kucaklamış,
Güneşli bir savaş meydanı kadar
Yaşam ve ölüm fokurdayan günlerde,
Irmaklara koşan çocuklar değil miydik biz?
Simsiyah atlarımızın sırtında kıvılcımlar çakan,
Altın yaldızlı mızraklarımızı
Tiranların kanıyla soğutan,
Muzaffer takların altından
Hüzünle, kibirle, budalaca ve erkekçe
Kentlere giren adamlar değil miydik?
Bizi anlatmaz, bizi çağırmaz mıydı
Arabistan çöllerinde bir kervancı çengisi?
Bizim adımıza dualar okunmamış mıydı
Endülüs’ün miradorlarında?
Bizim için yakılmamış mıydı
Keşişler Roma’nın meydanlarında?
Büyük ateşlerin, büyük solukların,
Yıkım, inkılap ve paradoksların hayallerine kapılıp da
Bir kız çocuğunun bileğindeki süsü
Görünce ağlamamız niyeydi o halde?
Mehmet Kabakçı
Bir cevap yazın