“ Çıktı yaşıl perdeden arz eyledi ruhsâr gül
Sildi mir’ât- i zamîr-i pâkden jengâr gül” [1]
Gözyaşları taç yapraklarını ıslatmış ; narin yapraklarına bir yaz serinliği armağan etmişti. Ağlıyordu gül ,kanlı gözyaşları döküyordu…
“ Geldi ol dem kim ola izhar-ı hikmet kılmağa
İnşirâh-ı sadr ile sadr-ı saf-ı ezhâr gül” [2]
Fuzuli’nin ölümsüz beyitleri yüreğindeki boynu bükük hüzne bir muharebe ilan etmiş ; kazananı belirlemek ise yine gülün yüreğine kalmıştı. Fuzuli ; ” Şairler yalan söylerler!” diyorken Papatya en asil ve en güzel olduğuna nasıl inanabilirdi ? ” Veyahut ben!” diye düşündü gül ; ” Şu gök kubbeden gelip geçen onca gül kasidesine ben nasıl inanayım ? ”
“ Yetti ol mevsim ki açmağa gönüller mülkünü
Ola gül-şende reyâhin hayline ser-dâr gül “ [3]
Ansızın buruk bir gülüş yayıldı gülün çehresine. Kanlı gözyaşlarını bir çırpıda sildi ; yaprakları ile rüzgarı selamladı. ” Fuzuli , eğer bana dair güzel bir şey varsa bu senin aşkının güzelliğinden ötürüdür. Avni , benim şu fani taç yapraklarımda sonsuz aşkı tadıyorsa bu Avni’nin ulvi yüreğinden ötürüdür.
Baki , sevgilisinin yanaklarında benim kızıllığımı anıyorsa bu Baki’nin vefasından ötürüdür.
Nefi , baharı benimle müjdeliyorsa bu Nefi’nin memnuniyetinden ötürüdür.
Hani şu nefis dedikleri vardır ; div rakip!
Fısıldadı ve fısıldadı durmaksızın :” Kıskan o papatyayı!
Fuzuli , Avni , Nefi ve daha niceleri sana râm iken
Papatya nasıl olabilir ki güzel!”
Hayır! Boyun eğmeyeceğim onun karanlık fısıltılarına
Âşıklarımın aşkına layık olacağım var oldukça
Hiç yer bulursa kibir şu fani kızıl taç yapraklarımda
Tadar mı bende sonsuz aşkı şanlı komutan Avni! ”
“Sureti hayaline hayran eyledi arifleri
Açtı irfân ehline gencîne-i esrâr gül” [4]
Gül , papatyayı düşünüyor ve ondaki saflığı , duruluğu hayal ediyordu. Derken boynu büküldü ve dikenlerine baktı.
” Ah… Benim dikenlerim var… Onun bir meleği anımsatan beyaz taç yapraklarındaki saflık ve duruluk… Masumiyet! Çok mutluyum papatya adına! Hep baharın ve huzurun kokusunu verecek ; masumane melek çehresi ile baharı müjdeleyecek”
Yapraklarını dikenlerini örtmek istercesine salındırdı gül.
“ Her nevresinde şah-gül aldı eline cam-ı mül
Lutf et açıl sen dahi gül ey servkadd ü goncefem”[5]
Gül , bahar rüzgarı ile mest olmuş bir ahvalde adeta gülücükler saçarak :” -Hani bir zamanlar bir ressam varmış derler! Dünyanın en en en en güzel kadınının resmini yapacağım demiş ve sarılmış fırçasına başlamış çizmeye! Çizmiş… Çizmiş…Çizmiş… Nihayet resmini sona erdirdiğinde… Bir bakmış ki hiçte hayallerindeki gibi güzel bir kadın değil bu! Fakat nerede hata yapmış olabilirim diye düşünmüş ; düşünmüş… Nihayet farkına varmış. Karanlık olmadan ışığın kadri hiç anlaşılır mı ?! Kusurları yokmuş… Bu yüzden en güzeli çizememiş! Şanlı komutan Avni’nin de bir beyiti vardı bu ressamdan haber veren :
” Bir güneş yüzlü melek gördüm ki alem mâhıdur
Ol kara sünbülleri aşıklarının ahıdur”[6] ”
Gül , dikenlerine içten bir tebessüm etti ve yapraklarını güneşe çevirerek dikenlerini gökyüzüne sergiledi.”- Kusurlarımla güzelim ben. Beni ben yapanlardan biri de işte şu dikenlerim! Bana râm olacak olan dikenime katlanır , dikenlerimle sever beni. Taç yapraklarımın güzelliğine sevdalanıpta dikenleri görünce kaçan kendini aşık mı sanır ? ”
Fuzuli’yi anımsayarak gülümsedi gül. Güneşi ısıtacak kadar sıcak gülümsedi.
Göğü aydınlatacak kadar mesut gülümsedi.
“Bir yüzi gül gonce-leb dil-dâr dirsen işte sen
Sen güle bülbül gibi kim zâr dirsen işte ben “[7]
Gülün taç yapraklarından süzülen kanlı yaşlar yine toprağa bir kılıcın gamlı bir yüreğe saplanması misali saplanıyordu. Neden ağlıyordu yine ? Papatya için ağlıyordu! Boynunu bükmüş ; sessizce acı dolu yaşlar döküyordu.” Biricik papatya! Şair onu güzel olduğu için seviyor! Onu , o olduğu için değil ; güzel olduğu için seviyor! Fakat şu güzellik dediğimiz… Gülün de papatyanın da ömrü bir aya varmaz geçer ; geriye yalnızca bir kuru ot kalır… Oysa yüreği seven hakiki seven değil midir ? Tabiatına yanan… Fıtratına aşık olan… Fakat papatyayı güzel kılan şairin aşkı değilse ya nedir ? Ama yalnızca madden seven nasıl hakiki sever ki! Hani ” Aşk biter!” der kimisi oysa aşkta mevcudiyetinden sıyrılıp sen bitersin fakat sevdalandığın taç yaprağı ya da ahu göz , selvi boy veyahut sırma saç ise biter çünkü fanidir onlar gelir geçer! Yani şair geçici mi seviyor ? Ah güzel papatya! Yeryüzünde sayısız papatya varken en asil ve güzeli şairin sevdiği olmalı çünkü o , onun papatyası! Fakat… Fakat ya geçici seviyorsa şair ? Ah güzel papatya! Biricik papatya!”
“Aşk imiş her ne var alemde
İlim bir kıyl u kal imiş ancak “[8]
Bir çift göz , piposunu söndürmüş ve derin bir tefekkür haline bürünmüştü. Gülün hıçkırıklarını duyunca yüreğinde bir sızı duydu ve gözlerini güle kenetleyip yavaşça kızıl taç yapraklarına dokundu.
” Ağlama artık güzel gül
Üzgün olmak hiç yakışmıyor senin gibi Avni’nin Fuzuli’nin Nefi’nin aşkını tatmış bir çiçeğe!
Aldırış etme
Nice düşündürür seni
Kimin gerçekten aşkı yaşadığı
Kimin ise yaşadığını sandığı ?
Sen sev!
Sen en güzel sev!
Sen aşka yan!
Düşünme artık
Baksana nasıl da küsmüş şu taç yaprakların! 9
Değer mi hiç böyle ağladığın ? ”
Bir çift gözü görünce bir daha akıtmamak üzere sildi gözyaşlarını gül. Ehl-i dilden bu zâtı çok severdi gül.
” Bak , bir de beyit okuyayım sana ki
Hep gülümse gül!
” Leblerimle emrine amadedir canım benim
Al da bir buseyle öldür haydi cananım benim” [9]
Kızıl yaprakları lal gibi parladı gülün.
Hiç sönmeyecek bir gülüş yayıldı yüzüne.
” Şairler yalan söylerler , değil mi ? Şair çok seviyor papatyayı , gerçekten seviyor! Değil mi ? Sadece onu güzelliğinden ötürü değil; fıtratından ötürü seviyor! Değil mi ? Sevmeyi biliyor ; gerçekten seviyor , değil mi ? ”
Gül , olumlu bir yanıt alabilmek adına yalvarırcasına soruyordu.
” Evet , evet tabi! Gerçekten seviyor!”
Bir çift göz ile kısa bir hasbihalin ardından batan güneşi ölümsüz gülüşü ile selamladı gül.
” Biliyor musun gökyüzü , hep mesut olacağım! Şu narin boynumu büken nefsi fısıltıları duyduğum her vakit yüreğimi dinleyip Hak Teala’yı anıp kendimden geçeceğim ve ben mesut olacağım!
” Derd-i Işkun ki benüm munis-i gam-harum ola
Hâşe Li’llah ki dahı yâr-ı vefa-dârum ola” [10]
Bu eşsiz beyitteki gibi sevilmeyi bekleyeceğim ; ölümsüz aşkı bekleyeceğim. Gülüşüm hiç silinmeyecek çünkü biliyorum bir gün bekleyişim nihayete erecek! Mesut olacağım! En mesut olacağım! ” dedi fısıltıya dönüşen sesi ile.
Hep mesut
Her şeye rağmen
En mesut!
Râna Duman
[1] Fuzuli , Bahar Kasidesi
“ Ruhsâr” : Yanak , ‘’ Mir’ât” : Ayna , “ Jengâr” : Pas , Kir
[2] ‘’ İnşirâh” : Ferahlık , “ Sadr” : Göğüs , “ Ezhâr” : Çiçekler
[3] “ Reyâhin” : Fesleğenler , “ Ser-dâr” : Kumandan
[4] “ Gencîne” : Hazine
[5] Nefi , Bahar Kasidesi
“Nevr’’ : Parlaklık , “ Mül” : Şarap , “ Servkadd” : Selvi boylu
[6] Avni
“ Mâh” : Ay
[7] Necati , Gül Kasidesi
“Dil-dâr” : Sevgili
[8] Fuzuli
“ Kıyl u kal” : Dedikodu
[9] Süleyman Arif Emre
[10] Avni
“ Işk” : Aşk , “ Munis” : Cana yakın , “Gam-hâr” : Kederlenen
‘’ Vefa-dâr” : Vefa gösteren
Bir cevap yazın