Emekliliğimin birinci yılıydı. Alıştım biraz fazla uyumaya. Tembelliğin lüzumu yok tabi, uyanır uyanmaz güneşi görmek isterim hep. Kalktım ve odadaki sehpanın üstünde, dün doldurduğum, sarımtırak renkli cam sürahide duran sudan bir bardak içtim. Dolapta zeytin, peynir vardı; bir parça da ekmek, kahvaltımı yapmaya yeterdi. Masada oturup bir süre rahmetlinin fotoğrafını izledim. Soğuk günlerde bir nebze içimi ısıtmıştı eskiyi düşünmek. Yaşamla ölümün yakınlığı bana çok değişik bir farkındalık kattı o gittiğinden beri. Zamanın eli avucunun içine aldı zihnimi sanki aklım fikrim bir değişik. Her an göçüp gidecekmişçesine değer bilen ve de fırsat kollar gibi, dengeyi arayan biri gibi biçare… Dışarı çıktım. Bir yüz metre kadar yürüdüm ve durdum. Boynumdaki atkının sıcaklığı soğuktan beter, bunalttı beni. Hışımla arkaya doğru savurdum ucunu. Biraz daha ilerledim. Hemen köşedeki büfeden bir gazete aldım. Gündem yoğun ve yine okuduğum bir gazeteden keyif alıyordum. Yaşadığım sıkıntılar sanki beklemeye alınıyordu, başka neler varmış derken geçen zamanla birlikte. Aldığım gazeteyi açıp okumaya başladım. İnsan neden zarar vermeden duramaz? Kim bilir neler yaşadı da yaptı bunu? Hadi canım, neden böyle şeyler olur ki? Üçüncü sayfa haberlerine bir göz attıktan sonra gazeteyi ayaküstü şöyle bir taradım. Bulmaca sayfasını görmemle birlikte elimi iki sayfa arasına kıstırıp gazeteyi kapattım. Yakındaki bir parka gitmeye karar verdim. Bu sıralar çok sık verir olmuştum bu kararı. Ayakta durmak istemiyordum ve sabah koşusuna çıkmış gençlerin hevesi bana enerji veriyordu. Pazartesi günüydü evet, yeni başlangıçların en kaliteli zamanı. Bir banka oturdum, etrafıma bakındım yine rutin yaptığım gibi. İhtiyar bir adamın olağan hallerinden biri bu. İşte her zamanki yerindeydi simitçi, hafif bir tebessüm ettim. Simitlerinden alan insanların martılara mı atacağı yoksa kendisinin mi yiyeceği ne belliydi? İzliyordum sakince. Elimdeki gazete fazlaca buruşmuştu, önemini yitirmişti sanki buraya gelince. Çok dikkatli bakınca simitçi de fark etti beni: “Almaz mısın bey amca?” diye seslendi. “Teşekkür ederim, kazancınız bol olsun” dedim. Evden çıkmadan bir şeyler yediğim için düşünmedim hiç. İzlemeye devam ettim. Etraftaki çiftlerin bir kısım anılarını yaşadığı, sıradanlığın içindeki özel bir zamandı her dakikasıyla. Birbirlerine nasıl da aşkla bakıyorlardı, ah ne güzeldir ama o duygu! Bir zamanlar, ben de hissederdim kalbimin en orta yerinde. Adı aşk. Babasından balon isteyen çocuğun ağlama sesiyle tırmalanan kulağımı bir süre rahatsız hissettim. Neden sonra ses birden kesildi. Anlamaya çalışırken elini cebine götürmüş olan babasının, kafasını uçan balonlara doğru kaldırdığını görmemle zihnimdeki soru işaretleri kayboldu. İlerideki ıhlamur ağacının yanında, yine biri zorla getirilmişti parka, bir kadın eve dönmek istiyor gibi hareketler yapıyordu. Halbuki iki dakika durup şu kuş cıvıltısına kulak verse… Parkın kendine has bir büyüsü vardı bende. Yine unuttum kendi dertlerimi.
Son Yorumlar
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Songül
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Suzan Tokmak
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Ceren
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Latife
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Hazal
En Çok Okunanlar
Son Yorumlar
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Songül
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Suzan Tokmak
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Ceren
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Latife
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Hazal
Bir cevap yazın