Sevgili okurlar, başlığın mümkün olmadığını, insan var oldukça denemenin de var olacağını düşünüyor olabilirsiniz. Yanılmamanızı umalım. Ancak endişelerimi kaleme almak için başladığım bu yazı, denemenin ölüşü ve ondan çıkan malzemelerin bir kısmını atarak yeni bir türün ortaya çıkışıyla ilgili olacaktır. Ben bu türe “monolog reklamı” adını takmak istiyorum. Gariptir, kişilerin düşüncelerine ulaşma kolaylığı bir seçenek olarak değil, bir dayatma olarak karşımıza çıkmaya başlıyor.
Söz gelimi bu yazının yayınlanmasıyla birlikte artık metin bir “monolog reklamı” halini alacaktır. Neden mi? Denetleyicilerin eksikliği, toplumun beğeni gücünün dağılmışlığı yüzünden. Tüm bunlar ne demek tek tek açıklayalım.
Her gün onlarca yazı, binlerce makale yayın hayatına girip okunmak için bizi bekliyor. Bunun üstüne yeni çıkan roman ve dergilerin sayısı da eklenirse liste baya bir kabarıyor. Hal böyleyken okuyucu seçenekler arasında acizleşmekten başka bir şey yapamaz hale geliyor. Yine söz gelimi bir toplumdaki okur sayısı A, olması gereken yazar sayısı B olsun. İyi bir iş ortaya çıktığında A/2 kadar kişinin bu işi tebrik edip onayladığını, yazara bu türden bir etkileşimle destek olduğunu varsayalım. Ancak tıpkı bugün olduğu gibi yazar sayısı B’nin on katı olursa, bu durumda okuyucunun yine aynı kalitedeki bu yazarın metinlerine ulaşması zorlaşacaktır. Diyelim ki ulaştı, bu sefer A/2 yerine A/20 kişinin eserden haberi olacak. Yine herkes kendi çevresine bu işi yaymak isterse, metni paylaştığı bu insanlarda üretim yoğunluğundan dolayı önerilere muhtemelen bakamayacaktır. Yani bu A/20 kişi aynı kalacak, kaliteli iş bir türlü yayılamayacaktır. İşte bunun sebebi, yaratıcılığın yahut üretken insan sayısının artmış olması değil, “monolog reklam” yazarlığının bir işmişçesine piyasaya kolayca süzülmesidir.
Birey internette gezinip saçma sapan köşe yazıları okurken, bloglara dalıp giderken aslında günlük okuma hakkını bu monolog reklamlarına çoktan ayırmış olur. İşte durduğumuz yerden bunca metni tüketebilme olanağı, bize daha özel olanlar için zaman tanımıyor, tanısa dahi bu yorgunluk hissi ile uzun sürmüyor. Bazen, kendime karşı dürüst olmadığım zamanlarda, bir monolog reklam yazarı olmadığımı, iyi işler çıkardığımı düşünmek istiyorum. Ancak belli ki aynı teknolojinin kolaylığından faydalanıp hiçbir elenmeye maruz kalmadan sizlere bu metni sunarak farklı bir şey yapmıyorum. Üstelik önemli bir konuda usta isimlerin kaleminden çıkanları okumak yerine bu monolog reklamlarına kendimizi mahkûm edince yarım yamalak bilgilerle ortada kalıveriyoruz. Sonuç mu? Yazarlığın yaygınlaşmaya devam etmesi. Kimilerine bu küçük beğeni yeterli geldiğinden, kendini bir iş yapıyormuş gibi hissetmeye devam etmek istediğinden monolog reklamlarını bırakamıyor.
Yazarın ürünü metinden çok okuyucu haline geldiği zaman, bu durum mantıklı bile görünse, kaybedecek çok şeyimiz var demektir. Daha iyi günlerde görüşmek üzere okuyucu, bu monolog reklamını herkes ile paylaşmanızı diler, bu olmasa dahi yazmış olmaktan tatmin olurum…
Bir cevap yazın