Adam uzun bir gezintinin ardından uzaktan belli belirsiz görebildiği emlak bürosuna doğru yürümeye başladı. Tüm yaşamını geçirdiği şehrin en ücra mahallesinde, hiç tanıdık olmayan yollarda biçare dolanıp dururken, arayışını sona erdiren emlak bürosunu bulduğu için rahatlamıştı. Büronun önüne geldiğinde tereddüt etmeden içeriye daldı.
“Merhaba, iyi günler.”
“Buyrun, size nasıl yardımcı olabilirim?”
“Bu muhitten bir daire satın almak istiyorum. Acaba…”
“Tabi, nasıl bir daire arıyorsunuz?” diyerek karşısındaki adamın sözünü yarıda kesip devam etti. “Dairede istediğiniz özellikleri ve bütçenizi söylerseniz size daha kolay yardım edebilirim.”
“Şehrin gürültüsünden uzak sessizce kitabımı okuyabileceğim ve beni zorlamadan internette gezebileceğim, 128+0 mütevazi bir daire işimi görür. Parası mühim değil.”
“Lütfen bekleyin… Sisteme baktığımda bahsettiğiniz profile uygun sadece bir daire görüyorum. İstediğiniz gibi şehir merkezinden uzak, 128 Gb dahili sabit depolama alanı ve apartmanla ortak kullanılan paylaşımlı bir ekran kartı var. Dairenin bulunduğu konumun iki sokak ötesinde bulunan baz istasyonunu kullanarak, sosyal mecralara 5 dakika içinde ulaşım sağlayabilirsiniz. Fakat dairenin 128+0 olmasında ısrarcı değilseniz elimde birkaç alternatif daha var. Eğer bütçe probleminiz yoksa daha büyük…”
“Hayır tarif ettiğiniz daire tam istediğim gibi. Fazlasında gözüm yok. Zaten bu hayatta yeterince fazlalık değil miyiz?”
Emlakçı, cevabını kimsenin umursamadığı bu soruyu küçük bir tebessümle yanıtladı. Tebessümün ardından oluşan kısa sessizliğin sonrasında söze girdi.
“O zaman ben size dairenin adresini ve şifresini vereyim bir de kendi gözünüzle görün. Memnun kalırsanız devir işlemleri için tekrar uğrarsınız.”
Adam kafasını sallayıp emlakçıyı onayladı. Bu hareketin üstüne emlakçı, bir kağıda “Araf Sokak Numara 25 Şifre: 10 1 27 27 1” yazıp adama uzattı.
“İlgilendiğiniz için çok teşekkür ederim.” diyerek kendisine uzatılan kağıdı alan Adam, kağıda baka baka ağır adımlarla emlak bürosundan çıktı.
Sokak çok sessizdi, güneş batmaya başlamıştı… Artık birazcık aşina olduğu yollarda, hiç tanıdık olmayan sokak direklerinin üstünde yazan sokak isimlerinde kayboluyordu. Son derece dikkatli ve bir o kadar dalgındı. Dairenin adresini bulmaya çalışırken bir yandan aldığı bu kararı sorguluyordu. Gerçekten doğru bir karar mıydı? Diğerlerinden ve şehrin ritminden uzakta, sınırsız kaynağını elinin tersiyle iterek kendini bir daireye kilitlemek akıllıca mıydı? Yoksa bu yaşadığı agorafobi miydi? Yaşadığı topraklarda böyle korkular var mıydı? Olamazdı! Kendini kandırdığını gayet iyi biliyordu. Aslında üstüne çöken bu karanlığın sebebi onun gitmesiydi. Onunla gidebilirdi fakat sadakati ağır basmıştı. Büyük bir pişmanlığa dönüşen sadakati… Yanlış tarafa mı ihanet etmişti? Düşünmek anlamsızdı! Artık hayatında tek bir gerçek vardı. Yaşamın kıymetinin kendince yok olup gitmesinin sebebinin “O” olduğu gerçeği… Eğer Eve gittiğinde onu takip edebilecek cesareti olsaydı… Eğer Eve gittiğinde…
Düşüncelerine devam ederken gözüne takılan son sokak direğinde aradığı sokak ismini gördü. Bu küçük başarısı, düşüncelerinden sıyrılıp yeni bir zafere yelken açması için onu cesaretlendirmişti. İlk gördüğü apartmanın numarasına baktı ve yeni dairesinin bulunduğu apartman numarasına denk gelene kadar, sırayla tüm apartman numaralarını saydı. 11, 12, 13, 14… 23, 24, 25! Ve yeni hayatını sembolize eden evi bulmuştu. Tam karşısında duruyordu. Derin bir nefes alarak eve yaklaştı. bahçe kapısını açtı, ağır adımlarla giriş kapısına doğru yürüdü. Giriş kapısının önüne geldiğinde sağ tarafında bulunan şifreli kapı açma ünitesine yöneldi. Ünitenin üstündeki bir ısırık alınmış “elma” logosuna bakıp, hayali ikinci bir ısırığı düşleyerek gözünden bir damla yaş süzüldü…
Bir cevap yazın