Puslu, kirli bir havanın içinden geliyordu benim bu hayattaki tek kahramanım. Yüzü gözü kapkara, bareti kolunun altında, devasa büyük bir çizmeyle. Benim kahramanım… Babam…
Babam bana her gün ne kadar uzunlukta tüneller kazdığını anlatırdı. Aşağıda geçirdiği günlerin hikâyelerini ve benim gibi daha bir sürü çocuğun babasının orada olduğunu anlatırdı. Neden o kadar çok ve upuzun tünellere ihtiyacımız olduğunu hiç anlamazdım. Bu tüneller ne zaman bitecekti. Bitsin istiyordum. Kahraman babam artık tünelin sonunu görsün ve benimle oynamaya gelsin.
Annem her sabah hummalı bir hazırlık yapardı. Babamı tünel kazmaya gönderirken bir merasim gerçekleştirirdi sanki evde. Ee bir kahramanın kocası olmak kolay değildi. Ben de büyüyünce babam gibi kahraman olmak istiyorum. Babam bunu hiçbir zaman istemedi. Sen büyük adam ol, daha iyi işlerde çalış derdi.
Akşama kadar kahramanımı düşünürdüm, onu arkadaşlarıma anlatırdım. ”Benim babamın koskocaman botları var. Neredeyse benim boyum kadar, kocaman elleri var benim kafam kadar… O ellerle bizlere tüneller kazıyor. Şimdi burada buranın altında. Babam benim için dağları deliyor. Deliyor ki oynamaya gelemeyen diğer ülkelerde yaşayan çocuklar da tünellerden geçsin biz de geçelim ve hep beraber oynayalım diye… Ya…” Böyle anlatıyordum herkese.
Akşam olunca o bayırın başında durmuş, bekliyorum. Annem de büyük sabırsızlıkla bekliyor babamın gelmesini. Evet, babam babacığım kahramanım geliyor işte. “Anne, anne kahramanım babam geliyor”.
“Baba bugün de dağları deldin mi?
“Deldim oğlum”
“Anlatsana ne olur. Lütfen babacığım”
Annem de babamı görünce kocaman bir oh çekerdi. Bazen geç geldiğinde benimle yollara düşerdi. Annemin neden bu kadar telaşa kapıldığını anlamazdım. Elbet babam gelecekti.
İşte günlerim kahramanımın hikâyelerini dinlemek ve onları arkadaşlarıma anlatmakla geçirirdim.
Babam yine bu sabah bir merasimle gitti. Gitmeden önce bana sarıldı. O bakışlar, o unutamadığım bakışlar, o kocaman gözlerdeki… Ama akşam. Akşam o bayırda bekledim, bekledim, bekledim. Belki bugün daha fazla tünel kazmıştır bu yüzden gecikmiştir. Belki tünelin sonu gelmiştir çocukları bekliyordur. Bekledim hem de çok bekledim. Gelmedi babam. Günlerce bekledim ama benim o koskoca ayalı babam, canım babam gelmedi.
Bugün o tünelleri kazan çocukların kahramanları her gün eşlerine, çocuklarına kavuşamama korkusuyla iniyorlar yerin 500 metre altına. Her gün kadınlar acaba bugün sağ salim gelecek mi diye yollarda, pencerelerde bekliyorlar.
Kimi kocasını bir hastane kapısında kimisi soğuk bir mezar taşında buluyor. Yıllardır alınamayan, alınmayan önlemlerle kaç kişinin gözü yollarda, yüreği acıyla doluyor.
Canım babam ve diğer canlara…
Bir cevap yazın