Gök susmuştu, susmuştu yer.
Doldurduk boşluklara gözlerimizi,
Susup duruyorduk.
Fakat bir çığlığa gebeydik
Hissediyorduk.
.
Yaprak kımıldamadı dalında,
Bölük bölük süzülen
Kırlangıçlar sustuydu.
Durdu kol saatimin dişli çarkları.
Yitirmiş olmalıydı şarkısını
Akmayan ırmak.
Bin yıldır şırıl şırıl akan su
Çömeldi olduğu yerde.
.
Kesildi uğultusu rüzgârın.
Yankısı dindi boşluğun.
Havayı kokladık.
.
Gülü hatırladık.
Hatırladık.
Kekiği, elmayı
Elleri ceplerinde mor gözlü
Delişmen çocukları.
.
Hatırladık toprağın doğurgan halini,
Buğdayı, zeytini.
Hatırlatmalıydık kendimizi
Ölülerimize mesela.
Çağdışı müjde,
Hınca bilenmiş dua…
Hatırlatmalıydık
Demir kanatlı bülbüle
Soğuk iklimlere
Esmerleşmiş alınlara.
.
Sıktık dişimizi.
Yumruğumuzu sıktık.
Manayı kokladık,
Yaktı genzimizi.
.
Çatırdadı kalem, tohum, bulut.
İrkildik önce
Döndü boşluklardan gözlerimiz,
Kapandı göz kapaklarımız,
Ikındık, terledik.
Sonra yarıldık.
Narı anladık, inciri de.
Sonra
Sonra mana söze yarıldı,
Tutundu, harfleri giyindi.
Ses oldu, dayandı gırtlağımıza.
Bir çığlık kopardık,
Biz de varız dedik.
Bir cevap yazın