Cemal Süreya Üzerine:
-Baba gene bir şeyler okuyorsun. Henüz okuma yazma öğrenemediğim için bu durumu çok kıskanıyorum.
-Sen henüz beş aylık bebeksin oğlum. Hem biliyorsun, ben sana anlatırım okuduklarımı.
-Ben de zevkle dinlerim baba. Ne okuyorsun?
-Cemal Süreya okuyorum oğlum. Edebiyatımızın yapıtaşlarından biri, desem yeridir Süreya için. Edebiyat denizinde bir balık olmaktan zevk alıyorsak onun ve onun gibi şairlerimiz sayesinde oğlum.
-Süreya sadece şiir mi yazar baba?
-Yok oğlum, sadece şiir yazmaz. Düzyazı da yazar fakat düzyazıyı bile şiir gibi yazar oğlum.
-Peki hayat öyküsü nasıl baba?
-Hüzünlü anları da çok, mutluluktan uçtuğu anları da. Ömrünü ve şiirlerini etkisi altına alan, hüzünlü zamanlar tabii ki.
-Keşke üzgünlüğün olmadığı bir dünyada yaşasaydık baba.
-Keşke oğlum. Asıl adı Cemalettin Seber. Alevi kızı Gülbeyaz’la Nakliyeci Hüseyin’in Pülümür’de doğan fakat doğum günü belli olmayan çocuğu.
-Doğum günü belli değil mi baba?
-Değil oğlum. Dedenin, benim dedemin ve birçok büyüğümüzün de doğum tarihi net olarak belli değil.
“Arpa zamandır, diz boyu kar vardır, ağaçlar çiçeğe durmuş veya yaprak dökmeye başlamıştır.” eskilerin doğum tarihleri.
-Neden böyle baba?
-Eski zamanda köy yerinden nüfus müdürlüklerine gidip işlem yapmak zor oğlum. Taşıt kıt, köylerde iş çok gibi düşünebilirsin.
-Anladım baba, devam edelim mi Süreya’ya?
-Evet, Erzincan‘dan Bilecik’e sürgüne gönderiliyorlar 38’de. Annesi hamile, zorlu yol koşullarına dayanamayıp düşük yapıyor. Sürgünün altıncı ayında da Süreya, annesini kaybediyor. Bu durum hayatının dönüm noktası oluyor. Sevdiği her kadında anne şefkati arıyor ve üvey annesi Esma’yı zihninden geçirerek kendi hayatını “Evden kaçtı, Esma’dan. Sınavlara girdi.” diye anlatıyor.
-“ Sevdiği her kadında…” dedin baba. Çok mu sevmiş?
-Çok sevmiş evet oğlum. Edebiyat araştırmacıları bu konunun magazin yönünü çok kaleme alırlar. Ben sana bunlardan bahsetmeyeceğim. İleride kendin öğrenirsin fakat ortaokuldan evliliğe giden aşkı anlatayım sana.
-Bunu merak ettim baba.
-İlk aşkını sınıfında bulur: Seniha Nemli. Seniha kızıl saçlıdır. Okulun en güzel kızı. Süreya ona hayranlık duyar, şiirler yazmıştır onun için. Hatta sınıf tahtasına yazdığı
“Seni sevdiğim anda her şeyim kızıl oldu,
Masmavi defterime kızıl satırlar doldu…”
dizesi bu aşkı tüm okulun dinle düşürür. O zamanlar kızılla özdeşleşen “komünist olma korkusu” var olduğu için Süreya, bu satırları şu şekilde değiştirir:
“Seni sevdiğim anda her şeyim yeşil oldu,
Masmavi defterime yeşili satırlar doldu…”
Bilecik Ortaokulundan mezun olduktan sonra Süreya, Haydarpaşa Lisesini yatılı ve burslu olarak kazanır. Fakat Seniha ile bağını hiç koparmaz. Cemal üniversite ikinci sınıftayken nişanlanırlar. 1953 yılında evlenirler. Süreya mezun olmadığı için çok görüşemeseler de okul bittikten sonra evlilikleri rayına oturur ve Ayçe adında kızlar olur.
-Ayçe ne güzel isimmiş baba.
-Duyduğumda ben de beğenmiştim oğlum.
-Peki Cemal Süreya sadece edebiyatçı mı baba? Yani edebiyat dışında bir iş yapıyor mu?
-Yapıyor oğlum. Uğruna Chevrolet’ini sattığı edebiyat dergisi Papirüs’ün sahibi, yolsuzluğu önlemeye çalışırken bakana çarptığı için işinden olan Darphane Müdürü, Orta Doğu İktisat Bankası Yönetim Kurulu Üyesi, muhalifi olduğu Adnan Menderes’i soruşturan ve lehine rapor yazan Maliye Müfettişi…
-Çok yönlü bir adam yani baba.
-Evet oğlum. Tomris Uyar’la birlikte çeviri de yaptılar. Hatta geçen gün annenin sana okuduğu Küçük Prens’in çevirisi Cemal Süreya ile Tomris Uyar’a ait.
-Tomris Uyar ile Cemal Süreya’nın aşk yaşadığı doğru mu baba?
-Bu magazin bilgilerini hep annen öğretiyor sana değil mi oğlum? Evlenmediler lakin sevdiler birbirlerini, birlikte yaşadılar bir süre. Zaten Cemal sevince güzel sever ve sevdiğinden anne şefkati beklerdi, söylemiştim bunu az önce.
-Peki zevk alır mısın Süreya şiir okumaktan baba?
-Tabi oğlum. Çok severim. Üvercinka şiirini okuyayım bir gün sana. Eminim sen de çok beğeneceksin. Şiire büyük yenilik getirdi Süreya. Kuralları altüst etti. Folklor şiire düşman, dedi. Geleneği bir kenara bıraktı. Yenilikçi, özgürlükçü oldu. Üvercinka da bunun örneği.
–Üvercinka’da en sevdiğin mısrayı söyler misin baba?
-“Laleli’den dünyaya doğru giden bir tramvaydayız.”
-Kulağa hoş geliyor baba, evet. Peki Cemal Süreya’nın dostları kim baba?
-II. Yeniciler oğlum. Edip Cansever, Turgut Uyar, İlhan Berk, Ece Ayhan, Ülkü Tamer…
Hepsini kaybettik bu değerlerin oğlum. Düşüncelerini, şiirlerini yaşatacağız bu yüzden. Beni anlıyorsun değil mi?
-Anlıyorum baba. Süreyya’yı sevdim ama ben Ahmed Arif‘i de çok seviyorum baba.
-Bu harika oğlum. Senden bunu duymak çok güzel. O zaman Süreya’nın Ahmet Arif’le ilgili cümlelerini söyleyeyim sana:
“ İki ırmak arasında iki anneli çocuk…
Dicle kenarına kilim götüren, ikincisiyle.
Masallardan çiçek toplar.
Yeleği henüz yedi düğmeli.
Düşlerinde uzak kervansaraylar.
Sininin ucunda bir şey yemeden oturur. Elinde kete…
…Sözcükleri bir yolun bin yılda kendiliğinden oluşması gibi oluşur.
Yalnız dostlar ile konuşan dev bir çocuk.
Gelecek zamanı hep bekler.
Kendini bir mitoloji olarak görmeye alıştı.
Sudan mezopotamlar çıkacak ıslık çalınca…”. (Süreya 1992)
-Betimlemesi harika değil mi baba?
-Harika oğlum..
-Hayatı yaşarken bu değerleri öğrenmek ve “an”larımın tadını çıkarmak istiyorum baba.
-Oğlum, Cemal Süreya bunu da öğütlemiş bize.
-Ne demiş baba?
-Hayat kısa, kuşlar uçuyor…
Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni – Yusuf Emre Aslan
CEMAL SÜREYA,Folklor Şiire Düşman,Can Yayınları 1992
NESRİN MENGİ, Cemal Süreya’nın “Fantezi” Yazıları, Turkish Studies 2013
HAZAL ÖZVARIŞ T24, Zuhal Tekkanat Röportajı 2015