Sevgili Kayıp Çocuk;
Yedi yaşında dereden su almak için tesadüfen kentten uzaklaştığım bir gün canavarlar kutularından çıktı ve kenti aniden kırmızıya boyadı. Geri döndüğümde tek gördüğüm çocukların cansız bedenlerine vahşice gülen, çocukların ruhlarıyla beslenen ruhsuz gölgelerdi.
Çocuk oldukları için her şeyi sorgulayan, eğlenmek nedir bilen, evcilleşmeyen, insanlara gözlerle değil de yürekleriyle bakan, ölmek için doğduğu düşüncesi beyninde filizlenmeye başlayıp yaşamı zehir etmeden nefes alan, gereksiz otoritelerin ve aşılmaz gururları yüzünden insan olmayı beceremeyenlerin aksine küçük bir güle dikenleri olduğu halde sevgi veren çocuklar; saçmalamaktan korkmadıkları için herkesin baş düşmanıydı. Ne aileler ne de canavarlar çocukların sorularını sevmezdi çünkü soruların cevaplarını bilmediği takdirde kendilerine büyük gelen gururlarının ve sorgulayamamanın yokluğunda ezilirlerdi.
Uzun yıllar boyunca kentte ne bir kuş uçtu ne de kan kırmızısı rengindeki güller açtı. Kentte sevgi yoktu, kent çocukların yarım kalmış hayatlarına öfke doluydu. Öfkesini azda olsa dindirebilmek adına sevgiye bir o kadar muhtaç bir o kadar da düşmandı. Öfke, rahatça beslenir ve etrafa saçılırdı. Her seferinde sevgiye karşı galip geldiğinden kent çaresizce ölüyor, çocukların yarım kalmış umutları toprağa karışarak kentin kendisini zehirliyordu. Bense yıllar boyunca neden tek kişi olduğumu bilmeden kentin öfkesiyle beraber yaşadım, onunla birlikte zehirlendim. Düşünmeye başlasam arkamda bir canavarın belirebileceğini biliyor ve yok olma korkumdan var olamıyordum. Korkum ruhumu başta beslemiş olsa da zamanla ruhum çekilmeye başladı ve bir gün gölgem yok oldu.
Kentteki kırmızı renk ruhumla beraber kaybolmuş, ayak bastığım toprak tekrardan verimlileşmişti, kentte kuş sesleri uzaktan da olsa duyuluyor ancak gözle görünmüyordu.
Bugün kayıp ruhumu bulmak için canavarların kente çocuklar için getirdikleri kutuya girecek ve kendimi düşünmeyi bilmeyen, büyük bir varlık olduğuna inanan bir canavara çevirecektim. Olur da yıllar sonra bir çocuk bu mektubu alırsa bilsin ki elini kanatan gülün dikeni onu ruhun kendisi olan kırmızı renk ile besleyecek ve ona doğru yolu gösterecektir. Önemli olan her yaşta çocuk ruhuyla güle bakabilmek, dikeni parmağı kanatsa bile öfkeye yenilmeyip sevgiye tutunmaktır…
Bir cevap yazın