Daha kanı kurumamışken sokağın
güvercinin eti soğumamışken
.
senle ben bizken daha
biz ve onlarken yüzlerken
.
bir su damlası adımızı çisildiyordu
sabahın ağarmak bilmeyen göğe küskünlüğüydü
.
acıyorken kırık kemik
çatlamış omuz bıçak misali
habire çatallarken dilini , ahını
daha büyümemişken papatyalar susuzluğa
erken açmış kayısının kederi
ve çatlamış toprağın nem beklentisi
nedensiz gece nedensiz sabah
bekledik
.
yağmur yıkamamışken sokağı kenti
trenler daha çıkmamışken raylardan
geyik bekliyorken avcısını
ölüm tüm saatleri yaza ayarlıyordu
.
akrebin yelkovana küstüğü vakit
hayata düşmüş gölge- umudu gizleyen pus
.
bak işte bir yaradan artakalan iz
kaynamış kemik, sökülmüş tırnak
mutluluk çocukluğa dair bir anımsama
sonra kıyıdan, hep ufka ,hep alesta
sonra gidenler, dönmeyenler
ve anlaşılmaz hükümlerin yargıcıları
.
beni bırak kırmızıya bak
çocukların çalınmış düşlerine bak
yalnız ve kalabalığım
içimdeki tuza bak
sesime gel tut elimi
güle dökülesim var dikenime bak
.
daha varmamışken göçler erime
bir bir düşerken oğullar kızlar
geçidi yık
çevir nehri yatağından
ne çok bekledik bugünü
beni bırak yangına bak
Bir cevap yazın