(d. Newton, 9 Kasım 1928 – ö. Weston, 4 Ekim 1974).
ABD’li şair ve yazar.
Garland Junior kolejini bitirdi. 1947 yılında Alfred Muller Sexton II ile evlendi. 1953 yılında depresyon tanısıyla Westwood Lodge’da tedavi gördü. Kızının doğumuyla 1955 yılında yeniden aynı hastaneye yatırıldı. Tedavi için doktoru tarafından şiir yazmaya teşvik edilen Sexton, 1957’de Boston Üniversitesi’nde Robert Lowell’un şiir sanatı seminerlerine Sylvia Plath ile birlikte katıldı. Modellik ve kütüphanecilik yaptı, çeşitli lise ve üniversitelerde ders verdi. Anoreksiya ve depresyon sebebiyle pek çok başarısız intihar girişiminden sonra 1974’te yaşamına kendi kararı ile son vermiştir.
Yapıtlar
Tımarhaneye Giderken ve Dönerken, 1960
Bütün Sevdiklerim, 1962
Yaşa ya da Öl, 1966
Aşk Şiirleri, 1969
Dönüşümler, 1971
Delilik Kitabı, 1972
Ölüm Defterleri, 1974
Tanrı’ya Doğru Korkunç Kürek Çekiş, 1975
Mercy Caddesi 45, 1976
Dr Y için Sözcükler: Derlenmemiş Şiirler ve Üç Öykü, 1978
Toplu Şiirler, 1981
Ülkemizde Yayınlanan Kitapları
Kilitli Kapılar, Artshop Yayıncılık İstanbul, 2006. ISBN 975-6038-28-4
Ödülleri
Live or Die (Yaşa ya da Öl, 1966) adlı yapıtı ile, Pulitzer Ödülü 1967
Meleklerle arkadaşlık etmek – Anne Sexton
Bir kadın olmaktan bıktım,
bıktım kaşıklardan ve postadan,
bıktım ağzımdan ve göğüslerimden
bıktım kozmetiklerden ve ipeklilerden.
Hâlâ masamda oturan adamlar vardı,
sunduğum çanağın etrafını çevrelemiş.
Çanak doluydu mor üzümlerle
ve kokusundan dolayı sinekler üşüştü
ve babam bile geldi beyaz kemiğiyle.
ama cinsiyetle ilgili şeylerden bıktım.
Geçen gece bir düş gördüm
ve ona dedim ki…
“Sen cevapsın.
Sen kocamdan ve babamdan çok yaşayacaksın.”
Zincirlerden yapılmış bir kent vardı o düşte
Jan d’Arc’un ölüme erkek giysileriyle götürüldüğü
ve meleklerin doğasının anlaşılmaz olduğu yerde,
ikisinden hiçbiri aynı cinsten yaratılmamıştı,
birisi bir burunla, birisi elinde bir kulakla,
birisi bir yıldız çiğnedi ve yörüngesini kayıt etti,
her biri kendine boyun eğen bir şiir gibi,
Tanrı’nın işlevlerini yerine getirdi,
bir insandan farklı olarak.
“Sen cevapsın,”
dedim ve girdim,
uzanarak kentin kapılarının üstüne.
Sonra gevşetildi etrafımdaki zincirler
ve yitirdim bilinen cinsimi ve son görünüşümü.
Adem benim solumdaydı
ve Havva sağımdaydı,
her ikisinin de mantık dünyasıyla uyumsuzlukları yüzünden.
Kollarımızı birlikte birleştirdik
ve güneş altında gezinti yaptık.
artık bir kadın değildim,
bir şey ya da diğeri değildim.
Ah Kudüs’ün kızları,
kral beni odasına getirdi.
Karayım ve güzelim.
Açıyorum ve soyunuyorum.
Kollarım ya da bacaklarım yok.
Bir balık gibi bütün bir deriyim.
Artık bir kadın değilim
İsa’nın bir erkek olmadığı gibi.
Çeviri: Dilek Değerli
(Kilitli Kapılar)
İç Savaş
İkiye ayrılırım
ama ele geçireceğim kendimi.
Gururu kazıp çıkaracağım.
Makası alacağım
ve dilenciyi kesip çıkaracağım.
Bir kaldıraç alacağım
ve dışarı çıkaracağım
içimdeki Tanrı’nın kırılmış parçalarını,
O’nu tekrar bir araya koyacağım
bir satranç oyuncusunun sabrıyla.
Kaç parça?
Binlerce gibi hissediliyor,
bir fahişe gibi giyinip süslendi Tanrı
yeşil su yosununun sümüğüyle.
Yaşlı bir adam gibi giyinip süslendi Tanrı,
ayakkabılarının üstünde sendeleyerek.
Bir çocuk gibi giyinip süslendi Tanrı,
tümüyle soyunuk,
derisinden bile,
soyduğunuzda bir avokado kadar yumuşak olan.
Ve diğerleri, diğerleri, diğerleri.
Ama onların hepsini ele geçireceğim
ve içimdeki Tanrı’nın tam bir ülkesini
kuracağım – ama birleşik,
yeni bir ruh yaratacağım deriyle süsleyeceğim onu
ve sonra gömleğimi giyeceğim
ve bir ilahi söyleyeceğim,
kendimin şarkısını.
Çeviren; Dilek Değerli
(Kilitli Kapılar)
Sözcükler
Sözcüklere dikkat edin,
olağanüstü olanlarına bile.
Çünkü olağanüstü için yapabileceğimizin en iyisini yaparız,
kimi zaman sözcükler arı gibi sokarlar
ve bir öpücük bırakırlar iğne yerine.
Parmaklar gibi değerli olabilir sözcükler
Ve kaya gibi güvenilirdir sözcükler
kıçınıza sokarsınız onları.
Ama hem papatyalar hem de bereler gibi olabilirler.
Yine de severim sözcükleri.
Tavandan düşen güvercinlerdir sözcükler.
Dizlerimde oturan altı kutsal portakaldır onlar.
Sözcükler ağaçlardır, yaz’ın bacakları,
Ve güneş, ve onun tutkulu yüzü.
Ne var ki sözcükler sıklıkla yanıltır beni.
Söylemek istediğim o kadar çok şey var ki,
Bir sürü öyküler, betimlemeler, atasözleri, vb.
Ama sözcükler yetersiz kalır,
yanlış olanları gelip öper beni.
Kimi zaman uçarım bir kartal gibi
ama bir çalıkuşunun kanatlarıyla.
Yine de sözcüklere dikkat etmeye
ve kibar olmaya çalışıyorum.
Sözcüklere ve yumurtalara özenle dokunmalı.
Bir kez kırıldılar mı olanaksızdır
Onarılmaları.
Anne Sexton
Çeviren: Tuğrul Asi Balkar
Bir cevap yazın