Dönüş
Defterin sayfaları yenilendi bir kez daha, şimdi yeniden umutla bakmalı hayata. Şimdi yarım
bıraktığım cümleleri üç noktayla tamamlama vakti. Son geldi, sonsuzluğa inanma vakti…
Görünmeyen
Sözsüz müzik notaları çalıyor zihnimde. Söylenmemiş kelimelerin ağırlığında ezilirken
sözcüklerimin açtığı boşlukta uçurtma uçuruyorum. Gökyüzü mavi, sen beyaz, ben şeffaf
renklerin en koyusu.
Kuş Bakışı
Bu kalabalık, bu birbirinden ayrı sesler, bu milyonlarca nefes… Bu kadar sıradanken eşsiz
oluşumuz mu bizi biz yapan?
Kayıp
Ne yazacağımı bilemediğimde kalemim yönünü kaybetmiş bir yelkenlinin denizin ortasında
bir başına kalması gibi rüzgârın yönüne savruluyor. Sonrasında dönüşler hep kalp kıyısı.
Dalgaları bazen gözyaşlarımla suluyorum.
Çiçekçiler Caddesi
Parmakları arasında tuttukları birer gül dalıyla gri şehrin sokaklarında yürüyen iki kalp,
hafızamda yaşanmamış günlere duyduğum özlemi alevlendiriyor. Yine ısınamıyorum bu
sokaklarda. Hep soğuk kalıyor ellerim.
Işıklı Yol
Maziden sesler duyuyorum. Anlamlarını kendi zihnimle buluşturuyorum. Sık sık
kaybolduğum gri şehirde ışıklı yollar yok artık. Ben hâlâ karanlıkta bir nokta arıyorum.
Kalabalık Yalnızlık
Kelimelerin bir anlamı karşılayamayacak kadar yorgun olduğu bir sonbahar gününün
akşamında daha parmaklarımın arasında soyut kelimelerimi yazdığım kalemim ve kalabalık
yalnızlığım benimle. Yine yanılgılarımın karanlığı, kalemimin mürekkebinden daha koyu.
Umutlarım soluk duman rengi. Hayatın arkasından yetişmeye çalışırken yoruluyorum.
Yalnızlık ne kadar kalabalık… Gözlerimi zor açık tutuyorum.
Dünya İyi Bir Yer Mi?
Sessizliğin cümlelerini yazıyorken içimde kopan çığlıkları nasıl susturabilirim? Dünya’nın iyi
bir yer olmadığı gerçeğinden kaçmak için daha kaç yalana ihtiyacım var?
Bilmece
Bekliyorum. Beklemek ilk sözcüğü inci kapaklı defterimin. Bilmiyorum yolumu. Karanlıkta
mıyım aydınlıkta mıyım bilmiyorum. Arayan sıfatında mıyım aranan mı, yorgun muyum
yoksa yoran mı… Bilmece.
Kalbin Muhtemel Aynası
Olmak ya da olmamak… Varlığı tartışma konusu halindeki tüm “var”larımdan istifa
ediyorum. Gökyüzü sonsuz genişliğiyle önümdeyken gözlerimi maviye hasret bırakmamayı
seçiyorum. Kalbimin ince çizgileri arasından sızan ışık aydınlatmıyor önümü. İnce sızıyı
değil, güzel duyguların aydınlığını seçiyorum. Her kalbin muhtemel bir aynası olduğuna ve
aşkın iki aynayı birbirine görünür kıldığına inanıyorum. Kalbimin aynasından hayatı
seyredeceğim zamanı bekliyorum.
Soyut Çizgiler Defteri
Aklımın kelime köşesi ortaya çıkarılmayı bekleyen kelimelerle dolu. Hepsi kendi anlam
derinliğinde görünür olmayı bekliyor. Soyut çizgiler defteri sayfalarını her geçen gün yeni
çizgilerle anlamlandırırken kalemimin hızına yetişemiyorum. Akışa bırakmak istiyorum
kendimi. Ellerim hem yorgun hem de diri. Birbirine zıt kavramlarla çevriliyor her yanım.
Mesafeleri sayamıyorum. Uçurumlar arasındayım. Hayatı en uçlarda yaşamak isteği de galiba
bu uçurumlardan.
Üç Nokta
Her şey anlaşılmak üzerine kurulu olmaz bazen. Soyutluk çok anlam içerebildiğinden
aktarılan cümleler okuyanına özgü anlamlar içerir, bu yüzden de özgündür. Soyut çizgiler
defteri aramızda yaşayan herhangi birinin an’larını, sorgulamalarını ve kayboluşlarını yazdığı
defterden bölümler içeriyor. Anlaşılmak kaygısıyla yazılmadığından bir bütün oluşturmuyor.
Bu defterden koparılan cümleler okuyucularıyla anlam kazanıyor. Okuyanın zihninde
soyutluktan somutluğa ulaşıyor. Ve daha yazılacak çok kelime olduğundan üç noktayla
sonlanıyor.
…
Bir cevap yazın