Yaşlı adam bana dokunup kızına “Ne güzel ses çıkarıyor değil mi?” dediğinde öyle sevinmiştim
ki sesimi fark ettiler diye. Artık bağıra bağıra şarkı söyleyebilecektim onların yanında. Beni duyarlar
diye mırıl mırıl söylemekten kurtulmuştum. Üstelik de onlar gece yukarıda uyudukları halde. Ama
“Kaldırmayalım bunu. Deprem olduğunu haber verir” diye devam ettiğinde hevesim kursağımda kaldı.
Zaten bu eve geldiğimden beri-otuz küsur senedir-fırına girmek için yanıp tutuşuyorum. Üstüne bir de
bu tuzu biberi oldu. Ta Brezilya’dan kalk gel buzdolabında takırda iliğin kemiğin buz kessin. Gerçi bir
ayı geçti büyük beyaz masada kare borcam fırın tepsisinin içinde kapağımın üstünde pinekleyeli.
Literatürde “cassorele dish” diye geçiyor. Yani güveç tenceresi. Tamam Türk usulü toprak
güveç değilim ama dünya mutfağında kullanılıyoruz biz:” Borcam Güveç Tencereleri” Böyle de
reklamımı yaparım işte( Hakikaten de reklam cümlesi oldu. Afişe ettim kendimi. Yok yok mecaz
anlamında değil tam tabiriyle) Fırında pişerken içindeki yemekler bir nevi metamorfoz geçiriyor.
Görünüşleri, içindeki renkleri farklılaşıyor; kokuları değişiyor. Mevlana’nın “ Hamdım piştim yandım”
sözünde dediği gibi bir nevi tam oluyorlar olgunlaşıyorlar. Tanrı aşkı kadar yüce olmasa da burada da
aşk var: Yapılan İşe Duyulan Aşk. Aşk ile yapılıyor aş.
Salondaki açık pencereden içeri giren Rüzgar, Rüzgar Süsünün söylediklerini aktardı bana.
Rüzgar Süsü onunla haber göndermiş. Ben deprem habercisi olmak için buradaymışım. Biz onun için
yapılmışız. Ama deprem olacağını hisseden hayvanlar gibi değil bizim haberciliğimiz. Deprem olurken
haber veriyoruz. Bu ne yaman çelişki. Ben bu kadar sene bunu bilmeden yaşamışım. Aydınlanmamın
bu kadar uzun sürmesini( farkına varmaya “aydınlanma” diyorlar) ise şöyle açıklıyor: Fırında çalışmayı
o denli yoğun istemiş hayal etmişim ki varoluş nedenimi bilinçaltıma itmişim. O ise dünyaya deprem
habercisi olarak geldiğinin başından beri farkındaymış(yirmi senedir) Yanında yaşadığı ailenin
aydınlanması da çok çabuk olmuş. O onlarla yaşamaya başladıktan kısa bir süre sonra olan depremde
çıngır çıngır ses çıkarmış. Onun anlatımıyla çıngırdamış. Yanında yaşadığı insanlar onu duymuş. Onu
deprem habercisi-aslında haberci değil bildirici demek daha doğru-olarak çok saygın ve üstün bir
mertebeye taşımışlar. Ondan övgüyle bahsetmişler başkalarına.
Rüzgar Süsünün söyledikleri doğru bile olsa bu benim gerçeğimi değiştirmiyor. Ben hala
deliler gibi fırında olmak istiyorum. Deli mi? Zaten hangimiz akıllı ki?
DEPREM HABERCİSİ -ŞEHNAZ İŞERİ
Son Yorumlar
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Songül
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Suzan Tokmak
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Ceren
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Latife
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Hazal
En Çok Okunanlar
Son Yorumlar
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Songül
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Suzan Tokmak
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Ceren
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Latife
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Hazal
Bir cevap yazın