Kayıp bir dil, döndüremiyorum nicedir içimde.
Kendi etrafında dönerek farklı bir şey görmeye çalışmak gibi.
İyi bilenmemiş diş gibi dilim takılıyor.
Tüm mimikler bir araya gelse işin içinden çıkamıyorlar.
Umudu kaybetmek nasılda yaşlanmaya benziyor.
Hayalsiz hayat bayat bir balık gibi kokuyor.
İşte bu yüzden uyanmalı, çığlık atmalı, yangın var diye ortalığa su dökmeli, ayıltmalı yalanları!
Hayaller kurmalı, inançlı olmalı, layık görmeli, takip etmeli..
İsteksiz, hissiz, kendini görmezden gelen her şeyden midem bulanıyor.
İrite oldukça irinler parlıyor birer birer.
Sevgiyle bakmak, berrakça konuşmak, mertçe hissetmek varken bize iriteler düşüyor gökten.
Yağmur yerine bazen her bir saatte bir, bir tane. Öyle çok, öyle dayanılmaz. Öyle mutluluğa küskün, cimri.
Suratı topuktan başa asık
Islak çamaşır gibi sarkık.
Sanki biraz mutlu olsa elinden alınacak gelecekteki mutluluklarda.
Nefesinin bereketini unutuyor, gözlerindeki sınırsız gelen yaşa inanmıyor.
Bunlar yüzünden, sisliyiz, paslıyız, yaslıyız.
Güneşin doğmaya nasıl mecali olmaz?
Rüzgarın esmeye?
Yağmurun yağmaya?
Beni sorma, artık git !
Geceyi delerek uçan bir kuş gibi
Hep yorgun
düşüyorum sabahlara…
2016
Bir cevap yazın