Mezara girdiği gün değildir insanın öldüğü gün, bedeninin mezar olduğu gündür. Bu ölü doğanlar ülkesinde biz uzun ölürüz.
Kiminin buz tutmuş köy yollarından, kiminin ise neon ışıklı Nişantaşı bulvarlarından gelip girdiği aynı sınavlarda geleceğimiz çalındığı gün ölürüz!
Yaşamakla, onursuzlaşmak arasında tercih yapmak zorunda kaldığımız ilk yol ayrımında, içgüdüsel olarak yaşamayı seçtiğimiz gün ölürüz.
Tarlalarımızı, bağ-bahçalarımızı devletin karanlık plânlarının uzantısı üç kuruşluk “teşvik primleri” karşılığında ekip biçmekten vazgeçerek bilmeden ruhumuzu sattığımız gün ölürüz.
Daha sekiz-on yaşlarındayken, daha tüylerimiz çıkmamışken, düğün denilen telli duvaklı pornografik-histerik-toplumsal kurban ayinleriyle kırk yaşındaki adamların altına sürüldüğümüz gün ölürüz.
Aşağılık ikiyüzlü toplumsal ahlâkın pompaladığı cinselliklerini nerelerine sokacaklarını bilemeyen erkeklerin kendilerine neredeyse “hak” gördükleri tecavüzlere uğradığımız gün ölürüz.
Sevdiğimiz adamlar tarafından dövüldüğümüz gün ölürüz.
Çocuklarımızı büyütebilmek için çalmak, kadın ya da eşcinselsek yaşayabilmek için tek çare bedenlerimizi satmak zorunda kaldığımız gün ölürüz!
Soykırımlara, toplu katliamlara, sürgünlere maruz bırakıldığımızda, köylerimiz yakıldığında, sevdiklerimiz faili meçhul edildiğinde, dillerimiz yasaklandığında, dinimiz, cinsiyetimiz, yoksulluğumuz aşağılandığında ölürüz, ölürüz, ölürüz, ölürüz! Uzun uzun, yana yana, tüte tüte, ölemeye ölemeye ölürüz!
Bazılarımız dayanamaz, uzun ölmemek için kavgaya gireriz; biz de, şubede filistin askısına asıldığımız, eşimize tecavüz edilişini seyrettirildiğimiz gün ölürüz.
Ölülerimizi ölüm oruçlarına sokarız sonra bazılarımız, daha iyi ölebilmek için!.. Bir ölü daha iyi ancak uzun ölebilir! Uzun uzun ölürüz! Uzun uzun ölürüz!
Ve en çok da, bizi öldürenlerin hiç utanmadıklarını, en ufak bir vicdan azabı duymadıklarını, bilakis kötülüklerini göğüslerini gere gere birer gurur madalyası gibi taşıdıklarını gördüğümüzde ölürüz.
Alışkınız biz uzun ölmelere…
Ama hiç böyle uzuuun ölmemiştik!
Hiç böylesine mesnetsiz, böylesine şizofren bir gerçek dışılıkla böylesine uzun ölmemişti bir çocuk ve o çocukla birlikte binlerce insan!…
Berkin vurulduğu gün biz de vurulduk! Daha önce ölmeyen binlerce insan daha eklendi uzun ölenler listesine!..
Berkin’imiz tam iki yüz altmış dokuz gün ve gece öldü!
Hiç duydu mu bilmiyorum annesinin “ne olur dön bana yavrum!” diye yalvaran sesini ve dönemediği için hiç ağladı mı bilmiyorum ölüm uykularında, ama, dilerim duymamıştır, dilerim ağlamamıştır!
Ah Berkin’imiz çok uzun öldü!
Ve biz de Berkin’imizle birlikte EN UZUN ÖLDÜK!
Ahımız gökyüzünü yırtsını! Razıyım, biz uzun, çok uzun, daha uzun ölelim!
Ama katilleri ölemesin!
Onlar, ölmek için yalvarsınlar ama ÖLEMESİNLER!
Bir cevap yazın