Yaklaşık 1 sene öncesine gidersek, ülkemizde yaşanan Gezi Direnişi’nin ruhunu hepimiz tekrar hatırlayabiliriz.
Bu direnişte LGBTİ’lere destek vermiş olup, bizleri daha yakından tanıyan sizlere, biz de bir çok kişinin önyargısını kırmış olmaktan kendi adımıza mutluluk duyarız… Ne yanlış ne de yalnızız! Biz de bu ‘mücadelenin’ içinde sizinle Bir’e doğru gitmekteyiz. Yıllarca toplum tarafından hor görülen bizler, belki de yine bir ”isyan” eyleminde aynanın öteki yüzünü gösterecektik. Malum, asla pes etmedik bu topraklarda var oluş mücadelesi vermekten. Kaçmadık. Sesimiz, rengimiz belli bir şekilde yürümek ve koşmak istedik. Özgürce. Zincirsiz. Aşağılanmadan. İşte bu sebepten ” Alışın her yerdeyiz! Hiç bir yere gitmiyoruz!” diyoruz.
Orada yaşanılanlar gerçekten çok duygusal ve bir o kadar savaşçı anlardı. Bir çok eşcinsel ve transeksüel arkadaşım, ben de dahil direndik, savaştık. Savaşmak bizim için uzak bir eylem değil. Demiştim ya, ruhumuz herkese, her şeye karşı direniş içerisindeydi hep. Önce kendimize! Düşünün ki önce kendinizle konuşuyorsunuz: ” Ben kimim? Ben neyim?” Sonra ailenize. Şanslı iseniz siz de benim gibi, bazıları gibi aileniz sizi ” koşulsuz sevgi” ile etrafına alıp sarmalıyor.
Biz LGBTİ’ler , kendimizi bildiğimiz günden beri bir isyanın bir uyanışın içerisinde hareket ediyoruz. Farklı kimliklere ve yönelimlere sahipken kendimizi sevginin kollarına bırakmak istiyoruz. ” Sevişe sevişe kazanacağız!” Tam olarak böyle.
Bayrağımız gökkuşağı, tek bir renk değil birden çok renge sahibiz.
Koşulsuz sevgi, Gezi Dönemi’nde insanların, bizlerin mücadelesini görüp içten bir ses ile ” Biz de sizleri başka türlü bilirdik. Ama siz de bizim gibiymişsiniz! ” demesiydi.
Genelevdeki çalışan seks işçileri direnişçilere kapılarını açtı. Bayrampaşa Sokağı’ndaki tüm translar kapılarını direnişçilere açtı.
çArşı Grubu tezahüratını yaparken ‘ibne’ kelimesini virgülü ile kullanmaya çok dikkat etti. Hatta bir arkadaşımıza şöyle demiş: ” Biz orospuları ve transları çok iyi tanımıyorduk. Artık bu kelimeleri kullanırken daha çok dikkat edeceğiz.”
Temmuz ayında Gezi’de LGBTİ Bloğa, birden çok trans ve eşcinsel ev yemekleri getirdi. İnanılmaz büyük bir dayanışma vardı. Halka, 2013 LGBTİ Pride ve Trans Pride broşürleri dağıtıldı. ‘Aşk Örgütlenmektir’ çantaları dağıtıldı. Çimenlerde oturuldu çaylar içildi, sohbetler edildi. Sıcacık bir akşamın ılık bir muhabbetiydi bizim için Gezi.
LGBTİ’ler 21 yıldır bu aktivizmin içerisinde olduklarından Taksim Dayanışması’ndaki birliğin ve beraberliğin de ta kendisini yansıtmaktadır. Bu mücadele bu direniş bizler içindi adeta! Neler miydi gündemdeki konular:
- Kürt meselesine barışçıl ve demokratik bir çözüm bulup, yıllardır süregelen azınlık olma durumunu yok etmek
- Kadınlar olarak feminizm akımının öncülüğünü yaparak, ‘kadının da gücü vardır!’ ‘kadınlar da sokaktadır!’ diyebilmek
- Bütün herkesin militarizme karşı birlik olup polise, adil olmayan devlete karşı ses çıkarması. Direnmesi Ve Savaşması
- LGBTİ bireylerin ölüme, nefret suçlarına karşı ses çıkarması. Güvenli yaşam hakkı istemesi ‘Okulda, mecliste, işte, her yerde’ demeleriydi!
Kısacası Tek Yürek! olmaktı…
O yüzden bu dayanışmanın ve Gezi Ruhu’nun bir ucundan da LGBTİ’ler tutmaktadır.
Taksim Dayanışması’ndan sonraki haftalarda , Onur Haftası Yürüyüşü yapıldı. İnanın bana, binlerce insan katıldı bizimle birlikte. LGBTİ olmayan binlerce insandan bahsediyorum… Bu bir devrimdi işte! Hepimiz devrim yaptık!
Siz okuyucular da katılmak isterse eğer bir sonraki Onur Haftası Yürüyüşü’ne, Haziranın son haftası Temmuzun başı Pazar günü İstiklal’de sizleri görmekten onur duyarız!
Sevgiler…
Bir cevap yazın