Vatan’da yardım ve yataklıktan yakalamalı”… Ben o sıra Köşk Caddesi’ndeydim. Sanrılı bir sabahakarşıdan yeni salıvermiştim gözlerimi. Gün aydınlık ve bana göre çok erkendi. Bir ara Tunalı Hilmi’ye ineyim de gözlüğümün camlarını değiştireyim filan… Sonra Uğur Mumcu’ya dönerim. Bir müvekkil gelecekti de çok şey anlatacaktı… Hani şu “icra dairelerinde dosyalar kaybolmuş” davası… Edep ve Erdem yerine kamera yerleştirmek gereken bir kısım memur varmış.
Peşi sıra ekranda “Filistin Caddesi”, Filistin’den Şili Meydanı’na ve oradan Kennedy’e kadar bir süre geçti geçmedi cebimden ve “bir sıra baz istasyonu yolundan”, Meşrutiyet, Cumhuriyet ve sonra Demokrasi Parkı derken bu defa bir kere daha çaldı. Açtım, mecburen açacağım:
“Vatan’da yardım ve yataklıktan yakalamalı… Hemen İstanbul’a gelmen gerekiyor!”
Neyse, Atatürk üzerinden Hitit Heykeli, Aydınlıkevler ve Havaalanı. Uçağım Beşiktaş Adliyesi’ne indi. Acele ile önce dosyaya, sonra savcıya bakıp Millet’ten Vatan’a geçtim ve baktım ki hakikaten yardım ve yataklıktan yakalamalı.
Polis, Vatan’da yardım ve yataklıktan yakalamalı ve kanamalı birkaç şehir ismi saydı.
“Ama bu kız Ordu’lu… Nasıl olur avukat hanım? Bunları nereden tanır ki? Şehit vermediniz mi siz?!”
Verdik.
Fakat gene de…
Vatan’da yardım ve yataklıktan yakalamalı
ve adamakıllı
bir arkadaşım vardı.
Bir cevap yazın