Bir fikirden kurtulmak için kaç bıçak darbesi gerek atmayan kalbine?
Kaç kat toprak örtmek lazım en derine gömebilmek için?
Ben, hastalıklı bir zihnin yarattığı son düşünceyim.
Yakıp da bitiremediğiniz sigaranın ısınan izmariti,
Geçmişten geleceğe gözlerinize kapanan bir perde,
Ne zaman beni duymak isterseniz de, ettiğiniz en içten küfrün gizli öznesiyim.
Kaç gece kalabalık bir yalnızlık çöktü üstüme. Binlerce kederi sırtlanan omuzlarım, kaç gece ezildi altında. Acizlik basit bir kelime ama, ben iliklerime kadar hissediyorum. Bir kurtarıcı bulurum kafasında her adımımı biraz daha ileriye atıyorum. Bana bir adım at, ben sana on adım atarım diyen adam sessiz.
Kaç yağmurdur ıslanamıyorum sokaklarda?
Neden Tanrı’nın gözyaşları akmıyor bastığım topraklara.
Aydınlıktan korkan bir adamın tepesine kuru bir güneş bırakmak yeterli mi?
Ben, sevgi denilen hissin en sahipsiz haliyim.
Kaç hastalıktır kendi yarattığım hapishanede azılı bir suçluyum. Kağıttan gardiyanlar, kırılmaktan korkan parmaklıklar.
Burada umuda yer yok. Kırık bir cam parçası gibi dağılıyorum. Her parçam ayrı bir eskicide. Sokak sokak gezdiriyorlar beni. Yaşanmışlık bırakıyorsunuz üzerime. Eziliyorum altında. Kirleniyorum. Temiz bir sayfa hayali hala kursağımda.
Ama hangi temizlikçi sürer ki bana süpürgesini?
Ben, gül bahçesindeki bir devetabanıyım.
Yarınım dünden farksız.
Darmadağınım.
Rüzgara karşı sevebilecek bir doktor yok.
Ben, kimyasallarla ayakta durabilen bir adamım…
Bir cevap yazın