Bir bozkırın ıslığıydı kadın,
ne çok anıya mahkum oldu,
tek dayanağı gökteki yıldızlardı,
pişmanlığa henüz vakit yoktu,
zaman bir anlık göz kırpmasıydı,
ölüm uçsuz bucaksız bir sessizlik.
Anlamı neydi atan yüreğin,
Kuşlar yağarken avuçlarına?
Vatan mıydı, toprak mı
yoksa
bir topun ardında
kaybolan çocukluğu mu?
Kahramanlar ölmeden önce
bir itiraf bırakmalıydı,
kimse basmadan
kurşun yaralarına.
Yoksa ne anlamı vardı,
susuz gecelerde yağan yağmurun.
Kaç ölüye bastın
ellerinle vurduğun.
Ben düz bir betonda yürürken
varlığımı sorguluyordum,
sen ölünün gözlerinde
nasıl bu kadar nettin?
Aşk, inanç ve ölüm
karmaşık bir üçgen.
Elini kaptırıp da
Kaybolmayan olmuş mudur?
Sanmam.
Sarı bir zamanda
siyah bir ölüm.
Işık dediğin
gökteki kurşun.
Maviyi kim çaldı?
Yeşildi hani çocuklar,
çiçek kokuyordu oyun parkları,
metal bir sessizlik paslı salıncaklar,
savaşın iç burkan yalnızlığıydı.
Bizi renklerle kandırıyorlar,
sizden renkleri çalıyorlar.
Bir sözdür tüm yaşananlar
uyanalım diye belki.
Gün batıyor,
gece iniyor.
Bekle!
kaybolma gecede.
Bir isim bul kendine,
saçlarını tararken annen
söyleyebilsin diye.
Bir cümle kur ki
bildiğimiz unutulsun.
Ölüm bir nefes olsun,
el sallarken yüzümüz gülsün.
30.08.2015
Bir cevap yazın