“bade tabar’a”
Zamansız aşınıyor topukların
ve uzun kuşlar yersiz ötüyor
Soluğun gün aşırı, ah aşırı!
Günah aşırı taze, yeni işlenmiş bakır kokusunda
Susup şu gölgede bakınsan öylece,
İçine bir kuşku düşüyor
Kelepçeleniyor bedenin vurulası
Yalvarmak boşluğuna düşüyorsun, kuşkulular
Biçerci ne güzel biçiyor, gölgeden izliyorsun
Oysa tarlayı eken bir başkası
Kucaklaşmak çokça cıvık bir eylemmiş gibi gelir nefsine
Suratında geçen soygundan kalma izler var
Hatta deliller yüreğinde yaşadığına dönük
Nehirler gizliyor onca yaşını başına almışlığını
Bütün olup bitenler pencerenden görünüyor
Duvarlara bir mana yüklemiyorsun
Onlarla bir münasebetin yok
Ne onlar senin üzerine geliyor
Ne sen duvarlara sallıyorsun yumruklarını
Şehirde kayboldun turuncu bir şehirde
Biz arkadaşların zaten yoktuk
Turuncudur ellerin bir bağa su damlatır
Kuyulaşmıştır artık yüreğin
Helkelerce su çeker kadınlar
Ölmediğin ve uçamadığın için belki de
Çokça pişmanlıkların olmuştur
Dışardan atışma sesleri geldiği vakitlerde
Bütün olanaklı günlerin ortasında, şikayetle nazarın gazabından
Ve bütün sürerliğiyle ömrün
Bir kumru yaftalanışı gibi en az
Ömrünü bağışlıyorsun bize
Hiçbir cebinden dökülmüyor paralar bozuk
Haliyle akşam oluyor haliyle sabah
Haliyle oluyor ne oluyorsa
Ağlar denizlere salınırken işgal ediliyor bir ülke
Haliyle sen üzülüyorsun
Zira çok kaşıntılı bir dünyadan geçiyorsun
Ama susarak ama kusarak
Bir cevap yazın