Yorgun dudakların sebebi suskunluktandı. Sararıp solmuştu. Canlanmaya ihitiyacı vardı. Kanatarak değil ama. Can suyuna ihtiyacı vardı dudakların. İşin tuaf yanı o bunun farkında değildi. Salih. Siz tanır mısınız onu? Evet elbette tanırsınız. Şu sigarasını cam kenarında tüttüren, uzaklara dalıp giden Salih’ten bahsediyorum. Yalnız yolculukları seven hani. Ahmed Arif okuyan Salih. Hani derler ya şiir seven adamdan zarar gelmez diye. Bende sevmekten korkmadım Salih’i. Onunla terminalde tanıştım. İzmir’e gelmiştim, üniversite bitmişti. Onun kimi yolcu ettiğini ya da neden orada olduğunu hiç sormadım. Başlarda bunu önemsemedim sonrasında ise zaten soramadım. Terminalden beraber ayrıldık. Sonra özlediğim sokağa gittim. Ama bu sefer yalnız değil. Henüz tanıştığım adamı götürdüm huzurlu Muzaffer İzgü Sokağıma. Onda beni ona çeken bi gizem vardı. Sonra günler şiirle, politikayla, müzikle, filmle ve tabii ki birayla geçmeye başladı. Çektiğimiz boynu bükük fotoğraflarımızla övünç duyuyorduk. Tanrım o kadar çok ayrıntı var ki. Ama bildiğim tek şey çok benziyor olmamız. Bunu ona da söyledim. Benzemek hiçbir zaman yetmez demişti. Tabii ki yetmezdi. Güzel günlerimiz oldu. Güneşi uğurladığımız da oldu, doğurduğumuzda. Onun hüzün kuşları vardı. Benimse umutlu tren yolculuklarım. Sonra birbirimizi anlamamaya, dinlememeye başladık. Bunlar sorun değildi, inanın değildi. Biz ne zaman ki sustuk o zaman kalbimiz kurudu. Benim yoktu sadece göz altı morluklarım! Yavaş yavaş eriyorduk. Karanlık oda, odada eski bir perde, tek kişilik yatak, masa, sandalye, sürahide su, duvarda şiirler, ben sandalye de Salih her zamanki yerinde… Bütün bunları anlamam neden bu kadar uzun sürmüştü. Neden parçaları birleştirememiştim bir türlü. Neden onun yalnızlığını paylaşamıyordum. Yalnızlık paylaşılsa yalnızlık olmaz diyordu ya biri. Bu öyle değil. Her gün oturduğu cam kenarına tünemiş kuş olmaktan bahsediyorum ben. Olamadım. Evet o-la-ma-mı-şım. Salih’i tanıdığımda şiir okuduğunu öğrenmiştim.Ama Salih sadece şiir okumuyordu. Şiir yazıyordu. Onun pencere kenarına müziklere ve kitaplara ihtiyacı vardı. Belki bir gün benimle paylaşır şiirlerini belki hayatına girmiş bir kadın olarak benden de bahseder bir iki dize. Bilmiyorum olur mu bunlar? Tüm bunları düşündükten sonra sessizce kalkıyorum sandalyeden. Dudağımın can çekişmesi umrumda değil. Saçlarından öpüyorum.Kapıyı aralıyorum. Güneş huzmesi karşılıyor ikimizi. Tebessüm ediyorum birden. Sonra usulca kapatıyorum kapıyı. Anıların film şeridi gibi gözümün önünden geçmesine izin vermeden bira fikrini getiriyorum aklıma. Çimlerin üstünde bi bira hiç de fena olmaz şimdi.
Son Yorumlar
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Songül
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Suzan Tokmak
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Ceren
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Latife
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Hazal
En Çok Okunanlar
Son Yorumlar
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Songül
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Suzan Tokmak
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Ceren
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Latife
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Hazal
Bir cevap yazın