Vurgunum sana
İn cin uykudayken, belini kırdığım kelimeler şahit buna.
Ve birde gece, zifiri karanlık, ay, yıldızlar
Sanki tül tül inmiş dört duvar arasına kül kül perdeler
Gelip geçiyor gözlerimin önünden hayalin, ardında gölgeler.
Gözü önünde Moskof askerleri tarafından,
Annesi vahşice katledilen bir çeçen çocuğun
Gözlerinin ta içindeyim, derinlerdeyim.
Biraz durgun, biraz yutkunmuş, biraz da ıslak
Ve halsizim, çığlıkları suskunluklara katarak.
Bekler dururum gökten inecek bir eli
Bilmezler sana uzanan yol nasıl çetrefilli
Giderayak, güçbelâ, aciz ve nankör arzuhalim
Vel hamdü lillahi rabbil âlemin
Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm
Ne vakit çöker güneş, gecenin omuzlarına?
Duvardaki yangın rengi nedendir?
Şu ruhum kim bilir nerde gezinir?
Ey büyük sanatkâr boya beni
Yeşillensin kubbem yârin mihrabında.
Bir derviş nasıl beklerse ezanı
İşte öyle bekliyorum seni
Şiirler yazıyorum hiçlikte yankılanan
Kim duyar beni şimdi kim
Her şeyi görüp gözetenden başka.
Hiç kimse duymazsa Allah duyar deyip
Önce içten nefessiz bir besmele çekip
Seni, benden daha iyi bilen Yaradan’a
Yaradan’ın adıyla başlamak anlatmaya
Ne büyük şaşkınlıktır bilmezsin.
Bir cevap yazın