Hiç gitmediğim köylerden geçtim
Aç mısın diye sormadılar
Ekmek su verdiler
Yorgunluğumu sakladım sofalarında
Hasır serdiler döşek serdiler
En koyu muhabbet
Toprak ve yağmur ve bereket üstüneydi
Ve bir ağaç için bin yıl savaşmış bedenlerin
Bir de hasret ve özlemini bağladık sazın teline
Bir karış toprak, bir damla su, bir fidan uğruna gidenlerin
Nasırlı ellerinde ceviz kınası ve nar
Alın teri akar şakaklarının her bir çizgisinden
Tebessüm dağıtır yandan geçene en derinden
İnsana dair ne varsa
Görünürken kapısı açık evlerinden
Sormadılar neredensin diye
Nasıl anlatabilirdim geldiğimi, nasıl?
Cehenneme çevrilmiş bir cennetin orta yerinden.
Hikmet Güzelkokar
Bir cevap yazın