Fotoğrafa baktığımda aklımdan geçenleri olduğu gibi yazmayı; saklanmadan kelimelerin gizemine;
içimde yaşattığı serüveni anlatabilmeyi çok isterdim.
Nasıl yapacağımı, nasıl denk getireceğimi hiç bilemedim ama hep kendine uzak, kendine yenik düştükleri zamanlarda
yanında oldum insanların. Kendilerine uzak oldukları o yerde buldum hep onları. Kendim gibi…
Kendime yakınlaştığımı sanırken kendimden uzaklaştığımı görür gibi…
Ayaklarının altında kayıp giden yollar vardı, düzelir diye beklediği yaralar daha çok açılıyor,
her gün daha çok kanıyordu. Sebepsiz büyüyen o boşluğun içinde kayboluyordu.
Kaybolmak aslında en zor olanıdır sanılanın aksine. Değişmeyen her şey, yenilenmeyen hayatlar, unutulmayan yaşanmışlıklar,
dinmeyen özlemlerdir sebep.
Şimdi, onun sesini, içimde yarattığı fırtınayı anlatabilmeyi, yüzünde karanlık bir yansımaya dönüşen
düşüncelerini anlatabilmeyi isterdim.
Nereye gideceğini bilmediği zamanlar vardır ya hani insanın, hani nasıl başlayacağını yada nasıl devam edeceğini
bulmadığı zamanları işte öylesi bir haldeydi. Ne yapması gerektiğini bilmiyordu. İçinde yarım kalmışlık hissi ile kendi
duvarlarıyla çarpışıyordu. Hep bildiği o gerçeğin içinde gibiydi şimdi ve nasıl çözmesi gerektiğini bilmiyordu.
Yarım kalmışlık hissini nasıl yok etmeliydi bilmiyordu. Bir şey yaşanmadan yaşanıp tükenmeden bitmiyor.
Bittiğini zannettiklerimiz, bitti zannettiklerimiz yok olmuyordu.
Sanki bir yol arar gibiydi. Ya yarım kalanın tükenmesini sağlamalı ya da yarım kalmışlık hissi ile yaşamayı öğrenmeliydi.
Kendi kendine verdiği bu savaşı nasıl bitireceğini bilmiyordu ve yeni bir yolu nasıl bulacağını.
Daha kaç çıkmaz sokağa sapacaktı ya da kaç yanlış yola daha girecekti ki…Çok sıkılmıştı…
Bana mı zor geldi, yoksa zor olan o muydu? Hayat eline yüzüne bulaşıyor insanın hiç bir şey yapamıyordu ki.
Ona göre; kendi seyrinde devam ediyordu hayat. Her gün bir öncekinin aynısı.Her gün bir öncekinden daha keyifsiz.
Zaman düzeltir her şeyi derler ya artık pek inandırıcı gelmiyordu bu zamanın hükmüne.
Zaman hayatını çalmaktan başka bir şey yapmıyordu. Artık bunu iyi biliyordu.
Zaman hiç bir şeyi düzeltmiyor aksine sadece geçiştiriyordu. Onu alışmak zorunda bırakmıştı.
Zaman, en çokta hayal kırıklığına uğratmış gibiydi. Geride bırakmak zorunluluğu içinde yine de hayatına devam ediyordu.
Ama değişen bir şeyler vardı görebiliyordum. Biliyordum. Hissediyordum. Oysa sorsam cevap vermezdi.
Ya da bir şey yok der geçiştirirdi.
Soluduğu havada titreyen sesinin yankısını duyamadı. Dışarıdan nasıl gözüktüğünü bilemedi.
Sadece geçerken yolda, fotoğraf karesine hapsoldu. Peki ya zaman, izin verir mi onu yaşatmaya?
Kaybolurken geçmiş ile bu günün yolunda, kaybolduğu yerden tutmak isterdim.
İstanbul / Galata / 2012
fotoğraf: Hülya Uslu
Bir cevap yazın