Siyah geniş fötr şapkası, ayak bileklerine kadar uzanan gri paltosu, boyu dizlerinin biraz altına kadar gelen siyah botlarıyla Bay Z elindeki para dolu çantayla A kentinin en işlek bulvarındaki bir taksi durağında bekliyordu. Yağmur yavaştan başlayınca elindeki siyah şemsiyesini açtı. Durağın sorumlusuna doğru yürüyüp taksi için acele etmesini söyledi. Sorumlu biraz sabredin telsizden anons geçtim on-on beş dakikaya kalmaz durağa bir taksi yanaşır dedi. Bay Z yaklaşık yirmi dakikadır durakta bekliyordu artık beş dakika bile bekleyecek sabrı kalmamıştı. Nede olsa parasıyla değil mi diye içinden geçirip duraktan ayrıldı. Kaldırım boyunca yürüyor bir taraftan da eliyle taksi çevirmeye çalışıyordu. Bu böyle nerdeyse yarım saat sürdü ama sonunda zor da olsa bir taksi durdurmayı başardı. Taksiye atlayıp şoföre C bankası dedi ve hızlı gidin diye de ekledi.
Bay Z büyük bir fabrikanın muhasebe servisinde memur olarak çalışıyordu. Zayıf vücudu incecik boyuyla neredeyse bir mankeni andırıyordu. Bay Z keldi ama gözleri okyanus mavisiydi. Fabrikanın en yakışıklı delikanlısı denilebilirdi. Yakışıklı ve çoğu kadın için çekici olmasına rağmen Bay Z nin ne sevgilisi ne de sosyal denilebilecek bir çevresi vardı. Çoğu kimse için yalnızlık can sıkıntısı olsa da Bay Z için hiç de öyle değildi. Yalnızlığı çocukluktan beri seviyordu fakat bunun nedenini hiç bilmiyordu ve sorgulama gereği de duymamıştı.
Bay Z, A kentinin bir kasabasında doğmuş ve o kasabada büyümüştü. Ailenin tek çocuğuydu. Annesini ve babasını üç yaşında trafik kazasında kaybetmişti. Trafik kazasından sonra Bay Z aynı kasabada oturan halasının yanına yerleşti. Halası kasabada bir okulda resim öğretmeni eşi ise devlet dairesinde muhasebe şefiydi. Halasının iki erkek bir de kız çocuğu vardı. Kuzenleri Bay Z yi ne kadar çok sevse de okulları yüzünden onunla ilgilenemiyorlardı çünkü Bay Z nin halası çocuklarının eğitimine çok önem veriyordu. Bay Z nin halası kırk beş yaşında, mavi gözlü, tombul ve tıknazdı ayrıca Bay Z nin aksine kısa boyluydu. Öğretmenliğin verdiği bir durum mu bilinmez eşinin tersine çok disiplinli bir kadındı.
Bay Z okul çağına geldiğinde kasabanın en iyi eğitim veren okullarından birine verildi. Okulun geniş bir bahçesi, bahçesinin içinde bir futbol ve bir basketbol sahası, öğrenciler için geniş bir dinlenme alanı ve küçük bir oyun parkı vardı. Okul iki binadan oluşuyordu. Biri ilköğretim öğrencileri diğeri liseliler içindi. Her binanın içinde öğrenciler için bir yatakhane vardı. Bay Z bu okulda hem ilköğretim hem de lise eğitimini tamamlayacaktı. Okul boyunca çok az arkadaşı olan Bay Z futbolu ve basketbolu sevmiyordu. Arkadaşlarının çoğundan nefret ediyor boş zamanlarında kütüphaneden aldığı kitaplarla okulun geniş dinlenme alanında saatlerce kitap okuyordu. Geceleri yatağa uzandığında hemen uyuyamıyordu. Annesini ve babasını ilk defa okula başlayınca daha çok düşünmeye başladı ve ilk defa onların yokluğunu hissetti.
Lise yıllarında eniştesinin onu yönlendirmesiyle muhasebe ilgisini çekmeye başladı ve üniversite sınavında A kentinde bulunan bir üniversitenin muhasebe bölümünü kazanmayı başardı. Lise yılları gibi üniversite de derin bir yalnızlık çeken Bay Z nin en yakın arkadaşları yine kitaplardı. İlk defa polisiye romanları ve öyküleri okumaya üniversitenin ikinci sınıfında başlayan Bay Z bu alışkanlığını ömrü boyunca devam ettirecekti. Polisiye ve dedektif kitaplarını o kadar çok seviyordu ki yeni çıkan ister hikaye ister roman yani polisiye dair ne varsa cebinde son parası kalsa da muhakkak alıyordu. Üniversite boyunca omzuna çapraz takılan üç dört kitabın sığabileceği bir semt pazarından ucuza alınmış çantasına koyduğu polisiye kitaplarını kendisiyle birlikte her yere sürüklüyordu.
-Dedektif olmalıyım, diye aklından geçirdiğinde şu an çalıştığı fabrikaya henüz yeni başlamıştı. İyi para kazanıyordu fakat muhasebe işi artık ona yapılacak bir iş gibi gelmiyordu.
-Ne yapıp edip dedektif olmalıyım dedi fabrikada tek arkadaşı olan B ye. B ile Bay Z aynı fabrikada farklı bölümlerde çalışıyorlardı. B makine mühendisiydi. Kısa boylu, esmerce, tombul ve sevimli biriydi. B, Bay Z nin yaşlarındaydı. Aynı üniversitede okumalarına rağmen birbirlerini ilk defa çalıştıkları fabrikanın yemekhanesinde görmüşlerdi. Bay Z yalnızlığı sevse de B de ilgi uyandıran bir hava sezmişti. Ne kadar birbirlerine yakınlık duysalar da uzun süre birbirleriyle konuşmayı tercih etmediler.
B, Bay Z yi gördüğünden beri arkadaş olmak istiyor yine de biraz temkinli davranıyordu çünkü Bay Z nin görünüşünde hiç kimse de olmayan bir tuhaflık vardı. Uzun süre sonra sıradan bir öğle yemeğinde tesadüfen aynı masada yemek yerken birbirlerine başlarıyla selam vermeleriyle başlayan şaşılacak karşılaşma sağlam bir dostluğun temelini atacaktı. Artık B ile Bay Z her öğle yemeğinde aynı masada oturuyor kısacık vakitte doyulmaz muhabbete dalıyorlardı.
Taksi C bankasının önüne geldiğinde durdu. Bu arada yağmur daha da hızlanmıştı. Bay Z cebinden çıkardığı parayı taksiciye uzatıp taksiden indi. Şemsiyesini açtı ve hızlı adımlarla bankanın kapısından girdi. Doğruca asansöre yöneldi ve üçüncü kata çıktı. Bankanın üçüncü katı bankada belli bir paranın üzerinde birikimi olanlar için hizmet veriyordu. Bankanın bu katı alt kattaki yerlere göre oldukça geniş olup penceresi yoktu ve ortasında müşterilerin rahatça oturması için üç masa vardı. Her masada iki görevli masaların başında bekliyor müşteriler için çay ve kahve getiriyorlardı. Duvarların rengi mor masaların ise lacivertin en açık tonundaydı ayrıca sandalyelerin her biri farklı renkteydi. Anlayacağınız içerisi gökkuşağını andırıyordu. Dışarıdan gören biri buranın bankanın bir bölümü olduğuna inanmazdı.
Bay Z ortadaki masalardan birine geçip oturdu. Bir süre sonra biri kadın biri erkek olmak üzere bu katta görevli iki memur Bay Z nin masasına geldi. Kadın görevli Bay Z nin sandalyesinin önünde diz çöktü ve başıyla Bay Z yi selamladı. Erkek olan elinde Bay Z nin alışkanlık edindiği orta şekerli kahveyle geldi. Kahveyi Bay Z nin önüne koyup kadın memur gibi Bay Z nin önünde eğildi. Bay Z, kadın ve erkeğin önünde diz çökmesine bu kata ilk geldiğinde oldukça şaşırmıştı. Ne olduğunu anlayamamış her ikisinin de ayağa kalkıp sandalyeye oturmalarını söylemişti ama bunu bir türlü onlara dinletemedi çünkü onlar için diz çökmek işlerinin bir gereğiydi. Kadın Bay Z ye gülümseyip bu durumun gayet normal olduğunu bundan dolayı kendilerinin rencide olmadığını söylese bile Bay Z yi bu duruma ikna edememişlerdi. Sonunda Bay Z dayanamayıp onlarla birlikte diz çöktü ama başka görevliler gelip Bay Z yi sandalyeye oturttular.
Önünde diz çöken kadına nasılsın dedi Bay Z.
-Efendimiz iyiyim siz de iyi misiniz? Eğer iyi değilseniz bizim iyi olmamız mümkün değil.
Erkek bankacı araya girdi:
-Efendimizin kötü olması düşünülemez.
Bay Z:
-Teşekkürler. Şimdi sizden bir şey isteyeceğim.
-Tabi ki efendimiz.
-Elimdeki çantadaki paraları fabrikanın hesabına yatırın. Parayı hesaba geçtikten sonra bana bir bardak çay getirin fakat çok uzun sürmesin.
Kadın memur tamam efendimiz deyip çantayı aldığı gibi kasaya doğru gitti. Bu arada erkek memur efendisine çay almak için mutfağa yöneldi. Bay Z ise çevresine bakınıyor bir yandan da işini hemen bitirip fabrikaya dönmek istiyordu çünkü B ile sözleştiği üzere öğle yemeğinde fabrikanın yemekhanesinde buluşacaklardı.
Bay Z çayını içtikten sonra bankadan ayrıldı. Fabrikaya geldiğinde öğle yemeğine az kalmıştı. Doğruca yemekhaneye geçti. Her zamanki masada oturup B yi beklemeye başladı. Biraz bekledikten sonra büyük bir gürültüyle zil çaldı. Zil öğle yemeğini haber veriyordu. Tüm işçiler ve memurlar on beş dakika içinde yemekhaneye doluşmuşlardı. Yemekhaneye en son giren B oldu. Bay Z nin oturduğu masaya yanaştıktan sonra başıyla selam verip Bay Z nin karşısına oturan B:
-Dün teklif ettiğim işi düşündün mü, dedi
-Düşünecek çok fazla zamanım olmadı. Bana biraz daha süre verirsen yarın öğlen her zamanki vakitte cevabımı söyleyebilirim.
B bir süre düşündükten sonra tamam der gibi başıyla onayladı. Bir süre ikisi de konuşmadı zaten Bay Z öğleye kadar hep dışarıda olduğundan yorulmuştu ve konuşacak hali yoktu. Görevliler yemeklerini masaya bıraktıktan sonra Bay Z ile B sessizce yemeklerini bitirip yemekhaneden ayrıldılar. Bay Z sigara içmek için dışarıya çıkmak istedi lakin yağmur olanca hızıyla yağmaya devam ediyordu. Şemsiyesini açtı. Paltosunun cebinden sigarasını ve çakmağını çıkardı. Tam sigarasını yakacaktı ki B:
-Sana tam bir hafta mühlet veriyorum. İyi düşün sonradan pişman olma, dedi.
-Ortada bir neden yokken neden bu kadar uzun süre verdin ki?
-Biraz düşününce senin kararını aceleye getirmeni istemem. En yakın dostumsun ve seni de kaybetmek istemem, dedikten sonra B, Bay Z nin yanından ayrıldı.
Bay Z, B gittikten sonra sigarasını yaktı. Hava çok soğuk olmamasına rağmen sigaranın dumanını her üfleyişinde üşüdüğünü hissetti. Sigarasını yarısında atıp muhasebe bölümünün bulunduğu binaya doğru yavaş adımlarla yürümeye başladı ama kafasında hala B ye vereceği cevap vardı.
D kentinin küçük bir kasabasında doğan B tıpkı Bay Z gibi ilköğretim ve lise eğitimini aynı kasabada aldı. Babası bir fabrikada işçi annesi ise çalışmıyordu. Ailenin en küçük çocuğu olan B nin o zamanlar mutluluğuna diyecek yoktu. Matematiği çok seviyor üniversitede makine mühendisliği okumak istiyordu. Makine mühendisliğini okumak istemesinin altındaki en büyük neden babasının işçi olmasıydı. Bazen babası onu fabrikaya götürüp idare bölümünde çalışan mühendis arkadaşının yanına bırakıyordu. Makine mühendisi olan adam B ye mesleğinin inceliklerini anlatıp onun da üniversitede aynı bölümde okuması için ikna etmeye çalışıyordu. Ailesinin ekonomik durumu oldukça kötü olduğundan ailesi B nin üzerinde inanılmaz bir baskı kuruyordu çünkü mühendis olup onları rahat ettirecek olabileceğini düşünüyorlardı. B de fabrikada babasını gördükçe babasının durumuna üzülüyor bir an önce büyüyüp iyi bir mühendis olmak istiyordu.
Lise son sınıfta girdiği üniversite sınavında başarısız olan B oldukça üzüldü. Bunu önce kendine yediremedi çünkü başarısız olacağı aklına bile gelmemişti. Ailesi de onun başarılı olacağından emin olduğundan üniversite sınavındaki başarısızlık onu fazlasıyla üzdü. B için zor yıllar başlıyordu. Başlarda pek az konuşan B sonraları kimseyle konuşmaz olmuştu. Yine fabrikadaki mühendisin yanına gidiyordu ama eskisi gibi ne heyecanı vardı ne de konuşma isteği. İkinci senesinde yine hüsran yaşayan B üçüncü senesinde zor da olsa A kentindeki üniversitesinin makine bölümüne girmeyi başardı. Üç yıl uzun süre olmasa da B için bir ömür gibi geldi. Üniversiteye başladığında şansızlık peşini bırakmadı. İlk yıl derslerin neredeyse hepsinden kaldı çünkü boş vakitlerinde hep kitap okuyor derslerine vakit ayırmıyordu. Daha sonraki seneler kendini az da olsa toparlayan B, üniversitesinden mezun olmayı başardı. Üniversite bitince A kentinde bulunan şu anki fabrikada makine mühendisi olarak işe başladı. Birkaç yıl geçmeden de fabrikada aşık olduğu bir kadınla evlendi. Kadın için fabrikanın en güzel kadını denebilirdi. Aslında B çirkin denilebilecek biri olduğu düşünülürse böyle bir güzel kadının evlenmek için neden B yi seçtiğini kimse anlam verememişti.
İlerleyen zamanlarda B için kadının çekiciliği daha da artmaya başladı. Gün geçtikçe eşini daha çok seviyor her gün biraz daha ona aşık oluyordu ama bunun böyle olduğunu yalnızca kendisi düşünüyordu. B nin her gün işe gitmek için uyandığı bir sabah eşi ortadan kayboldu. İşten uzun süre izin alıp eşini bulmaya çalışan B kentin her yerine girip çıksa da bir türlü eşini bulamadı. İşe başladıktan sonra da aramalarını sürdüren B bir süre sonra tamamen umudu kesti çünkü polise haber vermiş olmasına rağmen polisler bile kadını bulamamıştı.
Kadının esrarengiz bir şekilde ortadan kaybolması fabrikada çeşitli dedikodulara yol açmıştı. Fabrikadakiler B ye farklı bir gözle bakıyorlardı. Fabrikadaki dedikodular B nin kulağına geldikçe B daha çok sinirleniyor A kentinden kaçıp gitmek istiyordu fakat hala karısını seviyor ve onu bulup tekrar eski günlerine geri dönebileceğini düşünüyordu. Bay Z ile tanıştığında B gerçekten de kötü bir durumdaydı. Uzun süre bu durumu Bay Z ye anlatmadı. Bay Z ile tanıştıktan sonra Bay Z nin kendisine yardım edebileceğini düşündü. Yine de bu durumu ona açıp açmama konusunda kararsızdı çünkü Bay Z nin ona karşı tavrının değişebileceğinden korkuyordu ama durum onun düşündüğü gibi olmayacaktı.
Bay Z ile B tanışmalarının ardından dostluklarının pekişmesiyle birlikte sıradan bir hafta sonu buluşmasında B eşinin ortadan kaybolmasını Bay Z ye açmaya karar verdi. Akşam kafede buluştuklarında durumu tüm ayrıntılarıyla Bay Z ye anlattı. B nin durumunu şaşkınlıkla dinleyen Bay Z, B nin omzuna eliyle vurdu:
-Hiç merak etme sen. Eşin muhakkak geri dönecektir.
-Kaç yıl geçti aradan hala haber yok ki. Dönebileceğini hiç zannetmiyorum. Aslında bu konuyu sana açmamdaki sebep başka bir şeydi.
-Neydi?
-Senin dedektif olmak istediğini biliyorum ve dedektifliğe karşı da aşırı tutkulusun. Bana ancak sen yardım edebilirsin.
-Nasıl yani?
-Karımı ancak sen bulursun, dedi. Bunu söylerken gerçekten acınacak bir durumdaydı. Bay Z bunu duyduktan sonra hiçbir şey demedi. Biraz bekledi ve garsonu çağırıp iki bira daha istedi. Biralar geldikten sonra bir süre sessiz kalan Bay Z, B ye baktı:
-Bu konuda şimdilik söz vermemem. Bana bir müddet süre vermelisin.
-Sana bir gün mühlet veriyorum. Düşün taşın cevabını söyle. Cevabının olumsuz olması beni hiçbir zaman incitmez çünkü sen benim için son bir umutsun. Zaten ne ben ne de polisler eşimi bulabildi. Senin dedektif olmak istediğini bildiğimden buna olumlu yaklaşabileceğini düşündüm.
-Orası öyle canım, biliyorsun ki şu an fabrikada çalışıyorum. Dedektif olabilmem için fabrikadan istifa etmem gerekebilir çünkü bu kadar işi bir arada mümkünü yok taşıyamam.
-Sana tüm vaktini eşimi bulmaya ayır demiyorum yalnızca işten arta kalan zamanlarında arasan bile olur. Hem ben sana bu konuda çok güveniyorum.
-Teşekkür ederim ama dedektiflik öyle kolay bir iş değil ki ben bir işi yaparken işin hakkını vermem gerekir. Eğer aldığım işi yapamazsam benim için büyük bir hayal kırıklığı olur. Hem düşünsene dostum bu ilk işim olacak daha ilk işimde olumsuz bir durum benim dedektiflik hayallerimi öldürebilir.
-Senin bunu başarabileceğini biliyorum senin kadar polisiye kitapları okuyan yoktur.
-Polisiye kitapları başka bu başka dostum.
-Farkı neymiş ki?
-Kitaplar tamamen hayal ürünüdür ama mantık sınırları içerisindedir. Gerçek hayatta bu tür işlerde mantık aramak çok saçmadır. Zaten mantık sınırları dışında olduğundan çoğu insan böyle işlere karışmaz.
-Her neyse sen bu işi kabul edecek misin? Eğer kabul edeceksen para konusunu hemen konuşabiliriz.
-Başta da dediğim gibi bana biraz süre vermen gerekiyor.
-Tamam o zaman yarın fabrikada kararını söylersin.
Bir cevap yazın