Ömrümüzün ortasından doğmak gibi bazen yaşam. Binlerce kez söylenmiş kelimelerin yeniden anlam kazandığı, ve yeniden bir ömre bedel sevmenin tadına vardığım, tenha bir sokak lambası gibi, daha sessiz, daha sakin geldiğin o günü ben hiç unutmadım.
Saçlarına neleri kazımıştı, geldiğin rüzgarlı tepeler, kokusu nefesimi boğan, bazen kırık bir bakışının ardında gizli, ve sarmayı beklediğim yara izlerin, ve sarmanı beklediğim onca yara…
Şimdi gidişinle sonbaharda bıraktın beni, mevsimsiz, dallarım yapraksız, köklerim kuru, gökyüzü siyahımsı. Artık zorla güzelleştirmek için, sendeliyor yüreğim. Yine yanlış yüreklere yelken açmışken, daha kaç yabancı beden unutturmaya yetecek seni? Geride yitirilmiş bir ruhun ardından kalan parmak izleri, eskimiş hücrelerimin plastik duvarlarındaki yazılar.
Şimdi ömrümün ortasında ölmek gibi yaşam.
İtirafsız çöpe atılmış onca seni seviyorumların tadına varamadığım, bir kadeh alkolün arkasına sığınmış yalnızlığım, ANLATAMADIKLARIMI VARLIĞIMDA, YOKLUĞUMDA ANLAYACAK MISIN?
Bir cevap yazın