İnternet çağında sosyal medya, hiç şüphesiz dünyada edebiyat olmak üzere tüm sanat dallarını icra eden sanatçılar için bir vazgeçilmez oldu. Öyle ki genç sanatçılar ilk ürünlerine ilk hayranlarını sosyal medya aracılığı ile buluyor, ilk eleştirilerini sosyal medya aracılığı ile alıyor; kısacası sosyal medya ile şekilleniyor, evriliyor ve gelişiyor.
Bir yerlere gelmiş, daha yolun başında tüm edebiyatçılar, fanzinciler, yayınevleri, dağıtımevleri vs. sosyal medyaya, internete muhtaç konuma gelmiş durumda. Tabii sosyal medya fenomenliğini ‘’sahte edebiyatçılıkla’’ süsleyip edebiyat dünyasında yer etmiş seviyesiz ve gereksiz ürünler çok fanzla sayıda olsa da, bunun tam tersi durumlar da az değil.
Bir facebook sayfasında yazılarını paylaşmaya başlayan Paskalya Tavşanı hiç şüphesiz sosyal medyanın bize sunduğu önemli yazarlardan biri.Öyle ki, kendi yazın hayatını bir facebook sayfasından basılı olarak da Yere Düşen Travma adlı fanzinle sokaklara, barlara, kitapçılara süren Paskalya Tavşanı; Müsveddeler, Sürreal İntiharlar kitaplarından sonra öykü ve denemelerine yer verilen Kızıl Buhran Kesikleri ile raflarda. Gerek fanzin dünyası, gerek underground çevrelerce çokça bilinen Paskalya Tavşanı’nın bu kitabı, bakalım nasıl bir yol çizecek kendine!
İyi hal kağıdını kaosla geçen metinler, fazlaca kendini hır-palayıp kırıyor, parçalıyor kendi deyimiyle …
Zamanın dışına taşıp bir kıyıya çekilmek, yine de bir mah-şerden ayırmıyor kimseyi; daha da iç yangınlara atıyor. Paskalya Adası’nın gizemli dili Rongorongo taş oymaların-dan bir gizemi büyütse de, Paskalya tavşanı ondan az değil …
Neden ve sonuç beklemeden, sözcüklerin sizi sürüklediği yolu takip edin, sizde oluşacak fotoğrafa bakın; “yapıla-caklar listesini” gezdirin cebinizde; paskalya tavşanı sizi teftişe gelecektir.
Rahmi Emeç
- Facebook hesabınızı ilk açtığınızda, yazılarınzı bu hesaptan ilk paylaşmaya başladığınız zaman, şuan geldiğiniz konumu kestirebiliyor muydunuz? Üç kitap, güzel bir okur kitlesi, imza günleri, söyleşiler… Bunların hayaliyle mi açmıştınız hesabınızı?
Herkese merhaba. Ben sadece kendimi denemek ve bazı şeylerden kurtulmak maksatlı facebook hesabımı oluşturdum. Olayların böyle bir hal alacağını hiç düşünmedim. Ki genel olarak düşünerek hareket eden bir adam değilim. Aklıma ne eserse yaparım. Sonuçları her zaman bu denli güzel olmuyor ama olsun. Hayat pişman olmak için çok kısa. Son günlerde moda olan bir cümle var ya “taktik maktik yok bam bam bam” Öyle bir hayat yaşıyorum. Güzel oluyor eğleniyorum.
- Peki sosyal medya fenomenliğini “edebiyatçıyım nidaları ile’’ süsleyip edebiyattan bihaber sözde yazar-şairler hakkında ne düşünüyorsunuz?
Böyle bir soru sorulsa da bir ağız dolusu küfür edeyim diye çok bekledim. İnanır mısın? Ama şimdi de bazı büyüklerim ve değer verdiğim birkaç insan “hayri biraz sakin ol, insan ol” dediği için. Edepli bir çercevede o arkadaşlara giydireceğim. Öncelik olarak şunu bir düşünelim kendine yazar diyen bir insan o sıfatı ne kadar hak ediyordur, tartışılır. Yazar sıfatını sana insanlar sunar kendin alamazsın. Sana uygun görülürse sunulur. Ama bunu bilmeden ortalıkta dolaşan sosyal medya saçma sapan blog yazarları peydah oldu. Bir de nasıl bir egoistler anlatamam. Okuyucularına böyle yukardan bakmalar samimiyetsiz hareketleri var. Okuyucuları olmasa bir hiç (zaten hiçlerde) olacaklarını bilmiyorlar sanki. Umarım günün birinde bu tip bir insan ile karşılaşmam da sıkıntı çıkarmam.
- Diğer kitaplarınızda bir çirkinliktir, intiharlardır tutturdunuz; bu kitabınız da kanın ve intiharlara gölge oluyor… Nedir bu sıkıntınız, nedendir bu derdiniz?
Çok güzel bir soru, teşekkür ederim. Cevaba gelecek olursak. Yorgunum. Aşırı yorgunum. Eğer yazılarımda o denli saldırgan şiddete meyilli olmazsam gerçek hayatta uygulamaktan korkuyorum. Zaten yeterince kesiğim ve kırığım var. Fazlasını istemiyorum. Ayrıca ben o yazıları yazarken ciddi anlamda kan kaybediyorum. Sinirden masayı yumrukladığım oluyor. Ben böyle bir durumda size bir şey sunuyorsam sizin de o yazıyı iki dakika da okuyup bitirmenizi istemem ne yazık ki. Her kelimede ki acıyı iliklerinize kadar hissetmeniz tercihim. Bu bir sadistlik ve ya bencillik olarak algılanmasın. Emeğimin karşılığını böyle görmek istiyorum o kadar.
- Bu kitabınıza da fanzinciler sahip çıktı… 12.-13. sayısına gelmiş bir fanzin çıkarıyorsunuz; fanzincisiniz… Peki dergiler hakkında ne düşünüyorsunuz?
Dergilere ne yazık ki ısınamadım. Kaliteli işler çıkaran bazı dergiler de var bunun yanında boş sadece ticari çıkar düşünen dergiler de var. Ben fanzinciyim. Yerim belli. Onlar da kendi çaplarında bir şey yapmaya çalışıyor. Kolay gelsin der fazla uzatmam.
- Rahmi Emeç ve Erim Şişman arka son çıkan kitabınızın arka kapağınıza yazdı; nedir Rahmi Emeç ve Erim Şişman ile geçmişiniz?
Aslında arka kapak için Ali Lidar, Batuhan Dedde ve Jan Ender Can da bir şeyler yazacaktı ama yoğunlardı. Sağolsun Rahmi abi ve Erim kırmadı beni birkaç şey gönderdi. Rahmi abi ile aynı şehirde olduğumuz için sürekli irtibat halindeyiz. Çok baba bir adamdır; çok şey öğreniyorum ondan. Erim ise fanzin için yazı isteme maksadıyla ulaştım. Sonra baktık ikimiz de rahatsısız muhabbetimiz devam etti. Çok iyi mangal yapar Erim. Ankara ya yolu düşen ulaşsın vallahi mangal yapar. Hava şartı önemli değil.
- Yazım çizginiz yeraltı tarzında devam ediyor… Bu hep böyle mi olacak?
Benim bir yazı çizgimin olduğunu bu röportajlar sayesinde öğreniyorum, yemin ederim. Ben kendimi bir türün içine sokmuyorum. Bunları yazmam gerek deyip başlıyorum yazmaya sonra yazıyı okuyanlar bir kalıba sokuyor. Ne yazık ki yeraltı dediklerine göre o yönde devam edecek. Yazılarım daha korkunç bir hal almaya başladı.
- Ülkenin undergroundçıları ve fanzincileri, fanzinleri hakkında ne düşünüyorsunuz? Son zamanlarda fanzinciler üzerine yazılmış, çizilmiş sert eleştiriler mevcud?
Harika bir ortam var şu an yeraltında. Böyle bir oluşumda olmak ayrı bir haz ve onur veriyor. Tabi böyle hareketli ve enerjik bir ortam bazılarının gözüne batıyor. Üretmek yerine taşlamayı seviyor bazı insanlar. Ama olsun ya “yerüstü onlarınsa yeraltı bizim”. Çok güzel fanzinler ve fanzinciler tanıdım. İşin boyutunu nirvanaya taşıyacak kadar ruh hastası bir topluluk mevcut. Kimi kısım naif kimi kısım saldırgan fakat hepsi tek bir ruha sabit. Fanzin sanki yeniden doğdu. Çok tehlikeli bir hal almaya başladık. Şimdi onlar düşünsün. J
- Paskalya Tavşanı’nın yazarları, şairleri kimlerdir?
Şöyle başlayalım. Jan Ender Can’ın Saf Acı kitabını bağıra bağıra okudum. Gerçekten ruha işleyen dizeleri mevcut. Batuhan Dedde ruh olarak bana çok yakın bazı eserleri benim için çok özel yerler taşıyor. Küçük İskender İkizler Burcu Hikayeleri kitabı da beni baya dağıtmıştı. Hakan Günday Piç de baya hırpalamıştı beni. Alican Ökmen Kirli, Paslı, Bozuk da baya hızlı bir romandı. Onurhan Şahin Köşebaşı İsyan romanı beni istemsizce kolera sokaklarına götürdü. Erdal Erdem Gerilim Hattı da tatlı bir şiir kitabıydı. Erim Şişman Zürafa Tozu gayet sayko bir romandı. Onun dışında aklıma şu an fazla bir şey gelmiyor. Ustalarımdan Nilgün Marmara, Kaan İnce, Kanat Güner, Özge Dirik, Furuğ, Edip Cansever, Arkadaş Zekai Özger, Ahmet Erhan ve daha nice büyüklerimi saygıyla okumaya devam ediyorum
- Peki gelecek zamanlarda Paskalya Tavşanı bize neler sunacak? Bizim için “sıradakiler’’ listesinden kopyalar verebilir misiniz?
Şimdilik akıl sağlığım yerinde fazla öykü yazmıyorum. Ama malum hayat Süreya’nın dediği gibi kısa ve benim de gene mutsuz olmam yakındır. Hazırda 15-20 öykü var biriktire biriktire gidiyorum. Gene bol miktar kan ve kesiğin olduğu yazılar sizleri bekliyor. Hep beraber bol bunalımlı günler göreceğiz.
Bir cevap yazın