Ve ben yoruldum artık birçok şeyden,
Anlamsızlığa dem vurmaktan,
Sessiz naralarımı işitmeyen kem gözden,
Gönül ufkumu daraltan insan tacirinden,
Dudaklarımda saklı kalmış hazinelerden,
Gökyüzünü fetheden serkeşliklerden,
Hazan dolu sokaklardaki aşk bekçileriden,
Masumiyet kırıntıları dağıtan beyhudeden,
Sürgün edilmiş ölümcül gafletlerden,
Pamuk tarlalarında çalışmaktan bertaraf olmuş
mevsimlik işçilerden,
Samimiyetsizliğe bel bağlamış ovaların kıratından,
Uykusuz gecelerde yalnızlığımı paylaştığım
tepkisiz hicranlardan,
Bedenimi ele geçiren azgın serzenişlerden,
Dört duvar arasında destanlaşan neferlerden,
Mükemmelliği oynamayı başaramayan film jönünden,
Laf ebeliği yapan sitem postacısından,
Zarif muammalarla ritim tutan umut doktorlarından,
Gam hisarını yıkan mahmurlaşan ümitsizliklerden
Maziyi yerle bir eden kalemi kıt şairlerden,
Katıksız düşüncelerden kopamayan kişiliksiz tavırlardan,
Huzursuzluk bataklığında putlaştırılmış hislerden.
Ve ben yoruldum artık biçaresizliklerden,
Elzemleri kübralaştıran keşkelerden,
Hayatın gölgesinde harlanmakta olan ürpertilerden,
Sahteleşen gizemlerden,
Ahenksiz pörseyişlerden,
Yaldızlı terakkilerden,
Duasız günlerden..
Ve ben yoruldum artık,
Artık hayallerden,
Avuç avuç seni soluyuşlardan,
Kasımla beraber gelen göçmen fikirlerden,
Allah’ı anmayan dillerden.
Ve ben yoruldum artık yorgun şiirlerden,
Şuursuz saat dilimlerinden,
Gelecek kaygısıyla yanıp tutuşan zengin züppesinden,
Yıldızlara cephe alan sevdalardan,
Yoruldum artık yorulmayan nasırlaşan meftunlardan…
Bir cevap yazın