O ki Dürr-i Yekta’nın son çiçeği, kızıydı
Yetim kalmak alnında, yazılmış bir yazıydı
Bir katre gözyaşında, volkanlar söndürüyordu
Semaya kalkan eli, değirmen döndürüyordu
Arabistan çölünde, açan kırkikindisi
Koklamaya kıyar mı, nebiler efendisi
Hasan ile Hüseynin sığındığı kucaktı
Güneşten daha aydın, ondan daha sıcaktı
Ehl-i Beyt’in temeli, sıvasıydı harcıydı
Kalesiydi İslâm’ın, yıkılmaz bir burcuydu
Takvasıyla zühdüyle, taçlandı Betül diye
Şefkati cümle mümin üzerinde hediye
Yüzü pâk yüreği pak, nişanesi Zehrâ’nın
Kararması ne mümkün gezdiği o sahranın
Yer gök şahit yazılmış Fatima-i çabadan
Pervanesi olurum, geçmem Al-i Âba’dan
Müminlerin annesi, seni nerde bulayım
Hizmetçin o Fıdda’nın, hizmetkârı olayım
Saklı kalan her sırrı, sevdaya düşen anlar
Ehl-i Beyt gemisine işler mi hiç tufanlar
Kurumaz göz pınarı, çağlayan bir yürekti
Uhud mezarlığında ağlayan bir yürekti
O ki Ümmü Ebiha, namustur, ar Fatıma
Eliften bir sesleniş, Kevser’de var Fatıma
Hazreti Hatice’ye Cebrail’den bir muştu
Teşrifiyle yeryüzü, o nuruna kavuştu
Resul ondan ötürü gözümün nuru derdi
Evrendeki yıldızlar, ona gıpta ederdi
Yüzü yere dönüktür, inci çiçeğinin her dem
Nazenin bir yürekte, şaha kalkmıştı erdem
İbadet mihrabından kurtuluşa çağrısı
Yetimler ağlar iken, diner mi hiç ağrısı
Gül yüzlü efendimin, soyuna soy verendir
Kâbe’nin yanında gül, diyerek boy verendir
Fedek’in hurmasından yetim doyuran ana
Mescidi Nebevi’de hutbe buyuran ana
Başında tacı idi, ahlâkı, terbiyesi
İslam’ın o yılmaz, sağlam mürebbiyesi
Merhamet kapısıdır, nurdan özge iffettir
Elifle çal kapıyı, çal kendini affettir
Sevda budur âdem, aşk bu kadar nettir.
Bir cevap yazın