Saat 08.00 gibi sabah şerifleri, usulsüz bir cep telefonundan haydut ihbarı almıştı. Biri yine ansızın öldürülmüştü. Hemen yataktan kalmak zorunda kaldım. Ev içinde acil bir toparlanma ve gözlerde yaş hakimdi. Annemi ilk defa bu kadar ağlarken görüyordum.
Güne genellikle duşta sıcak su altında mayışarak başlıyorum. Bu o kadar bağımlılık haline geldi ki banyonun tavanları artık su toplamaktan bir inşaat işçisinin su toplamış ayaklarına benziyordu. Evdekiler durumlarını uyku modundan cenaze moduna çevirmeye çalışırken, kendimi duşa attım. Kombi arızalandığından sanırım su tam istediğim gibi değildi. Duştan çıktım. Cenaze moduna çevrilen durumları daha belirgin yapmak için siyah kıyafetli profil fotoğrafları paylaşılmaya başlanmıştı. Dedim ya cenazelerden hiç hoşlanmam.
Beni uykumdan eden bu duruma tepki olsun diye bembeyaz giyinmeye karar verdim. Ama tepeden tırnağa beyaz. Evdekiler profillerinde yerlerini güncelledikten sonra cenazenin kaldırılacağı camiye doğru yürümeye başladık. Profil fotoğrafları siyah olan adamların ağlamaklı ve şaşkın bakışları arasında camiye vardık. Herkes bana bakıyordu. Bu durumdan rahatsız, rahatsız olduğuma da mutlu oldum. Biraz uzağa doğru giderek insanların yüzlerini polislerin yaptığı GBT kontrolü gibi kontrol etmeye başladım. Çok fazla durmuyordum yüzlerinde sadece zaman geçsin diye bakınıyordum.
Bu sırada hoca cenaze namazı hazırlıklarına başlamıştı. Tam görev adamı gibiydi. Son hükmü veren hakimler gibi giyinmişti. İçimden ’’Adalet sirkine hoş geldiniz!’’ demek geçti. Burası Türkiye! Tabii ki kendimi tuttum. Hakim görünüşlü bu hocanın içinden bir sivil polis çıkabilirdi. Devletin polisi Türkiye’de böyle oluyor.
İnsanların yüzlerine bakınırken içlerinde X’i gördüm. Bu ona taktığım bir lakaptı. İlkokulda sürekli aramak zorunda kalıpta bir türlü bulamadığım, bulduktan sonrada yerine koymam gerektiğini unuttuğumdan hep ayakta kalan X. Buda onun gibi fıldır fıldırdı. Onunla hiç anlaşamayız. Hatta nefret ettiğimi bile söyleyebilirim. Onu ağlarken görünce, cuma gününün tatil olmasıyla hafta tatilini 3 gün yapacak olan öğrenciler gibi sevindim. Hatta valizimi alıp cehenneme seyahat bile edebilirdim. Ama erken rezervasyon yaptırmadığım için uçak biletlerindeki kampanyayı kaçırmıştım. Otobüs uzun işti. Bütün gün yollarda geçecekti. Bu tarz mutluluk esnasında önce bir sessiz kalırsınız ve şaşırsınız. Bu gelecek olan sevinç felaketinin sessiz belirtisidir. Sessiz beklentinin ardından kahkahayı patlattım. Cenaze namazında saf tutan cemaat yaptığım hareketi sanırım olumsuz karşıladıklarından kafalarını önce sağa sonra sola doğru yüzleri bana dönük olarak söylenerek sallamaya başladılar.
Hocanın hakları helal ettirme çabalarından sonra yoğun ısrarlar sonucu haklar helal edildi. Tabii ki cenaze sonrası yenilecek kavurma, pilav, ayran ve helva karşılığında. Ardından cenazeye omuz verme işlemine geçildi.
Küçük kardeşim hep meraklıdır. Her olayın ortasında bukalemun edasında o ortama adapte olabilir. Bir baktım cenazenin önünde bir fotoğraf taşıyor. O, hoca ve fotoğraf önde. Cemaat ve ben arkada kabristana doğru yol almaya başladık. İnsanların bir an önce bitsin de gitsek dediklerinin farkındaydım. Ama annem farklıydı. Tamamen kaptırmıştı. Gözler kan çanağına dönmüş, kollarındaki iki kolonyalı serinleticiyle ağır ağır yürüyordu. Annemi ağlatanın ne olduğunu ve hatta kim olduğunu merak ettim. Filmlerde görmüştüm. Ölen kişinin en güzel fotoğrafı çerçevelettirilir ve cenaze önünde biri tarafından taşınırdı. Bu kadar kişiyi arkama takıp dolaştırabiliyorum diyebilsin diye herhalde. Ama ölü biri neden böyle bir şey demek istesin ki…
Heyecanım gittikçe artıyordu. Acaba ölen adam çok mu yakışıklıydı?
Çok mu yaşlıydı acaba?
Yoksa çok mu geçti?
…
Bu durumdan kurtulmak için için hızlı adımlarla profil fotoğrafları siyah olan adamların yanından bir beyaz ışık demeti gibi geçerek kardeşime doğru yürümeye başladım. Tam yanına varırken yerde jelatinli bir zarf gördüm. Yerden alıp içini açtım. Cehenneme uçak bileti. Tek gidiş! Cuma günleri tatil olduğunda seyahate çıkan öğrenciler gibi bende seyahate çıkabilecektim. Hatta hiç çanta almamayı düşündüm. Böyle bembeyaz yola çıkacaktım.
Bu mutluluk ve aradan zaman geçmesi nedeniyle merakım gittikçe arttı. Koşarak kardeşimin yanına doğru gittim. Bütün stresime, merakıma son verecek olan o fotoğrafa baktım. Keşke bana sorsalardı. Çünkü; bence bu benim en güzel fotoğrafım değildi.