Rüyalara inanır mısınız bilmiyorum ya da onların gerçekten hayata dair bir anlam ifade ettiğini düşünür müsünüz? Bana soracak olursanız evet, benim rüyalarım da onların bana verdiği mesajlar da kıymetlidir. Özellikle sizin de sabah gözlerinizi açtığınızda “oh be şükürler olsun ki rüyaymış” ya da “Keşke uyanmasaydım sadece bir rüyay-mış “ dediğiniz oluyordur. Ben bugün “Şükürler olsun ki sadece bir rüyaymış” diyerek uyanan-lardan oldum galiba. Rüyada birisi senin öleceğini söylüyor tıbbî belgeler ile de bunu kanıtlıyor. Sonra mı? Akıl almaz olaylar yaşanıyor bir insan bedeni nasıl bu hâle gelir? Beynim karıncalanıyor ade-ta. Bir anda büyük bir heyecanla her şeyi yap-mak istiyor insan tüm yapamadıklarını ve yap-mak istediklerini. Sonra aniden duraksıyor bir günü kalmış birisi yapsa yapsa ne yapabilir? Bir gün boyunca boşa kanat çırpan kelebek misa-li… Ama aldığı nefes durdurur mu insanı, du-ramıyor yerinde ailesi; sevdikleri, geçmişi ve gelmeyecek olduğunu bildiği geleceğini dü-şünmeye başlıyor: Tik tak tik tak tik tak… Ah! Bu saat böyle ses çıkarır mıydı? Zaman kavramı böyle can yakar mıydı? Hayır, hayır susmalısın saat! Zamanın geçtiğini duymak istemiyor, çünkü artık o zamanın sonunu bilenlerden. Ne yapacağını şaşırmış bir şekilde elle-rini ovuşturuyor. Hadi ama insan, kelebek bile bir gün için özgürce o kadar uçuyor renk renk çiçeklere konuyor yaşamın tadını çıkarmak için. Ne bu, cam fanusun içinde sıkışıp kalmış böcek pozları… Yok, yok olmaz haklıyım uzun zamandır ilgilendiğini düşündüğü aslında ilgilenmediği sevdiklerinin ailesinin yanına gitmeli ve veda-laşmalı. Bir anda içinde ilk defa özlem ile çare-sizlik birleşiyor elleri ayakları resmen bağlanı-yor dizleri tutmuyor kaskatı kesiliyor. Hadi kalk sevdiklerini görmen için son saatlerin! Ama yok gidemiyor. Hiç bilmediği o çaresizlik duygusu izin vermiyor. İnsan bilmediği yaşamadığı bir duyguyu nasıl yensin ki! Hadi vicdan gir artık devreye yeter bu kadar zaman tanıdığımız. Gözlerini kapatıyor eliyle başına vuruyor ah ben neler yaptım ben hayatıma kendime neler yaptım… Saatin sesi onun her hücresine zerre zerre işliyor. Vücudunda dolaşan kanın artık ona yaşama sevinci vermediğini zorla dolaştığı-nı düşündükçe beyni zonkluyor. Tam pes ede-cek aslında her şeyden ama göğsünde delice atan şey ona engel oluyor. Ah insan bu kadar saf olma, pes etmene kalbinin sesi izin verir mi attığı sürece? Ani bir öfkeyle saati paramparça ediyor ama sesi hala kulaklarında tik tak tik tak… Pencereyi aç sakinleşmen gerekiyor hadi. İlk defa gözü kamaşıyor güneşin ışığın-dan, güneşe gülümseyerek bakıyor sonra onun ışığının gözlerinde yarattığı etkiye gülüyor ken-di kendine. Kuşlara bakıyor ne kadar özgürler-miş ben onları sadece kafeslerinde yaşarken görmüştüm. Aslında ne büyük bir yaşam alanla-rı varmış. En özgür varlığı nasıl bilmez bir insan! Bulutlar, gökyüzü ve güneş ah bir tablo kadar güzel, bunlar nasıl renkler? Siyaha kavuşmak üzere ama yeni fark ediyor mavinin özgürlüğünü, sarının sevimliliği-ni ve beyazın huzurunu. Ne büyük bir kayıp, ne büyük bir acının tablosu bu böyle! Sonra payına düşen temiz havayı sonu-na kadar içine çekiyor tekrar gökyüzüne borcu olan nefesini vermeye çalışıyor ama nafile ka-bul etmiyor artık gökyüzü onun nefesini. Tekrar içine çekiyor ama yok veremiyor nefesini iyice boğuluyor. Sanki iki el onun boğazına yapışmış soluk borusunu ele geçirmeye çalışıyor. Olanla-ra anlam veremiyor normalde iki saniye süren nefes alışverişi nasıl bu kadar zor olabilir ki bir insan için. Yere yığılıyor, direniyor bir yandan da elini kanatan saatin, akrebini yelkovanını avucunda sıkıyor. Gözünü kapatmamakta dire-niyor çünkü o siyahı sevmeyip beyaza da değer vermeyenlerden ama artık nafile uyuşuyor bedeni duruyor düşünceleri ve kapanıyor göz-leri son damla düşüyor ellerine… Gözyaşımın elime düşmesiyle gözlerimi açtım. İlk işim nefes alıp vermekti dikkat edin sadece nefes almak değil “nefes alıp vermek” şükürler olsun dedim sessizce. Telefonun sesiy-le irkildim hemen açtım ailemin sesini duy-mamla tekrar o büyülü cümleyi fısıldayıp gü-lümsedim. Saatime baktım zaman geçiyor ha-rekete geçmeliyim dedim içimden. Pencereyi açtım güneşe kuşlara gülümsedim harika görü-nen renk cümbüşünün gözlerimi kamaştırması-na izin verdim ve onlara haykırarak: Teşekkür ederim hayat bana yaşattığın bir saniye için bile teşekkür ederim! Aldığınız ve verdiğiniz her nefesin kıy-metini anlamanız dileğiyle…
Son Yorumlar
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Songül
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Suzan Tokmak
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Ceren
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Latife
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Hazal
En Çok Okunanlar
Son Yorumlar
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Songül
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Suzan Tokmak
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Ceren
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Latife
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Hazal
Bir cevap yazın