hangi sabaha düşse adın
penceremde nevruz kokuları dolaşır
iki kumru konar pervaz direklerine
güneşin uyanmasını bekleriz
havadan sudan ve bilhassa senden
hasbihâl ederiz
sonra gün başlar bir kitap ortasında
yolculuk minibüste veya metroda
bazen vapur gider unuturum binmeyi
sokaktaki bir gitar sesine dalarım
çığlıklarına melodiler karışan martılarla
hasbihâl ederiz
geç kalırım tabii işe
amirime dert anlat
erkenci arkadaşlar gülüşür bir yandan
oysa içimde bir fener yakıyor gözlerin
çağırır gibi yelkensiz gemilerin sığındığı limana
ve sonra toparlanıp bütün gün mevzuatla
hasbihâl ederiz
mesai biterken rastlıyorum beşinci maddeye
seni bana anlatmak yasak
bir ihlalde bin pişmanlık sığmıyor bentlere
denkleşmiyor elma kefesinde incir yaprağı
bütün günahlara teşvik primi sevaplara ağır kusur yazıyor
af günü seni bana anlatacak takvimdeki günlerle
hasbihâl ederiz
Bir cevap yazın