Ne bir çekirgeydim ne de bir kuş!
Kanatlı bir böcek de olamamıştım değerli okuyucularım; varın gerisini siz düşünün. Ha, yapışkan vücuduyla ve tuhaf antenleriyle oradan oraya sürünen bir canlı da değildim elbet. Çünkü aklım vardı; kendime yetecek kadar…
Düşlerim silinmişti mesela. Gece ve gündüz beyaz bir ipliğin kirlenmesi gibi elimden alınmıştı. Kim ya da kimler yapmıştı bunu bana; bilemedim. Bu dünyada var mıydım yok muydum belli değildi. Belki de kanatlarım vardı ya da zıplayan bacaklarım!
Yoksa bu dünya mı tuhaftı da, ben mi bu dünyaya fazla geliyordum! Ve en önemlisi de benim gibi olan başkaları var mıydı?
-Burada yavaş yavaş ilerleyen gerilimli bir tını duyar gibiyim.-
İşte değerli okurlarım halim böyleyken böyleydi…
Ama durun!
Neden böyle olduğumu soranları duyar gibiyim…
En iyisi ben size her şeyi en baştan anlatayım…
Yakın bir zamanda yaşadığım olaylar benim bu hale gelmemdeki sebepleri anlamanıza yardımcı olacaktır umarım.
***
Bir gün sokak ortasında bir kapı gördüm. Kapı, sokak ortasında öylece duruyordu. Önce birileri unutmuş sandım. Etrafıma bakındım, kimseler yok.
Daha önce böyle tek başına bir kapı hiç görmemiştim. Üzerindeki şekiller bir hayli garipti. Kapının yakınına geldim ve onu incelemeye başladım. Şekillerin içinde zambaklar, elele tutuşan çocuklar, havalanmaya çalışan kuşlar, göbek bağlarıyla birbirine bağlanmış insanlar ve uyuyan bebekler vardı. Sürekli hareket eden şekillerdi bunlar. Kapının koluna elimi uzattım ve o an kapının açılmasıyla kendimi başka bir evrende bulmam bir oldu.
Adı sanı belli olmayan, rüyalarınıza bile giremeyecek olan korkunç bir yerdi burası. Korkunç dedimse ürpermeyin hemen. Çünkü buraya gelenlerin korkuları çok işlevli makineler tarafından siliniyordu.
Burada her şeyi kontrol altına alan robotlar vardı. Robotlardan en görkemli olanı, bu kabus gezegeninin de sahibiydi aynı zamanda. Bu robot, yeni gelen konuklarını karşılıyor ve onlara gerekli talimatları veriyordu. Bunlardan en dikkat çekici olanı “hain olmadığınız sürece koruma altındasınız” sözüydü. Bazen de mahşeri kalabalığa nutuklar atarak, bu garip dünyadaki egemenliğini pekiştiriyordu. Ellerini önde birleştiren, başlarını kaldırmayan bu kalabalıktan ise tek bir çıt çıkmıyordu.
Bu arada robot elektrik süpürgesine benzeyen borusuyla şüphelendiklerini içine çekiyordu. İnsanlar robotun etrafında toplanmıştı. Bu evrenin tek sahibine hürmetlerini göstermek için herkes ne yapacağını şaşırmış vaziyetteydi. İyi ve itaatkar diye bilinen insanlar bile hain damgası yiyebiliyorlardı.
Katı kurallar vardı. –O sıralar hala aklımı kullanabiliyordum- Ve kurallar her seferinde değişiyordu. Fakat insanlar bu değişen kurallara suyun girdiği kabın şeklini alması gibi çok çabuk uyum sağladılar.
***
Günler böyle geçip gitti. Uzun süre kendime gelemedim. Bir süre sonra bu anormalliği normal gibi gösteren perde kalktı gözümün önünden. Ve bu gayya kuyusundan nasıl kurtulacağımı tam düşünmeye başlamışken duyduğum bir anonsla içimde yeni umut ışıkları doğdu.
“Çıkmak isteyenler çıkış kapısına yönelsin!”
Hala bu anormal dünyadan kurtulma şansım olduğuna göre, aklımı kaybetmeden buradan çıkabilirdim. Benim gibi bu gayya kuyusundan kurtulmak isteyen aklını kaybetmemiş, tahakküm altına girmeyi reddeden birçok kişi vardı.
Fakat çıkış işaretini bulmamıza rağmen o çıkışa ulaşamıyorduk bir türlü. Her seferinde yeni bir çıkış işaretiyle karşılaştık. Labirente benzer bir yapıydı burası. Her yerde çıkış yazıyordu.
Ve her çıkış işaretinin altında robotların içine çektiği insanların buraya bırakılmış olduklarını gördük. Bu insanlar öyle bir işlenmişti ki o robotun bedeninde, hepsinin de kamburu çıkmıştı. Yüzleri yeni badana yapılmış duvarlar gibi dümdüzdü, hissizdi. Onların görevi hem yağlanmış, kararmış boş masaları anlamsızca silmek hem de çıkmak isteyenlere örnek olmaktı.
***
İşte böyle değerli okurlarım. O dünyadan çıkış yoktu ya da bu dünyadan ya da şu dünyadan.
-Burada gözlerim yaşara yaşara bir kahkaha atmayı çok isterdim!-
Ben de robotluk mesleğine yöneldim. Ve kariyerimi o yönde planladım. Adımı kaybettim ve müthiş bir robot oldum işte.
ADINI KAYBEDEN MÜTHİŞ BİR ROBOT – Saniye Kısakürek
Son Yorumlar
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Songül
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Suzan Tokmak
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Ceren
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Latife
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Hazal
En Çok Okunanlar
Son Yorumlar
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Songül
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Suzan Tokmak
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Ceren
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Latife
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Hazal
Bir cevap yazın