Bir banktan denize bakarken, denizin maviliğinde kaybolup giden yıldızlar gibiydi hayallerimiz diye düşündü.
-Galiba Zaman, hayatın karmaşasında unutkanlığının çaresini bulamıyordu ve insan bir çığa dönüşen kartopunun tersine hareket ediyor, Gençlikte kurulan çığ gibi büyük hayaller zamanla yerini daha mütevazı yaşamlara bırakıyordu diye söylendi kendi kendine.
Oysa Üniversitede devrim hayalleri kuran bir öğrenciydi ve şair olma hayalleriyle yanıp tutuşurken şimdi bir plazada şık ofislerde çalışan bir beyaz yakalıya dönüşmüştü. Sistemin içindeki herkes gibi ev, araba ve tatil hayalleri kuran biriydi artık. Sistem sürekli yeni hedefler koyuyordu önüne ve kendisine daha da bağımlı hale getiriyordu. Artık insanların isimlerinden önce kıyafetlerinin markasına bakılan acımasız, kendine güvensiz , mutsuz bir insan topluluğunun içinde yapayalnız hissediyordu. Şu an bu saatte burada olmasının sebebi de galiba buydu.
-Mutsuzluğumun sebebi ben miyim yoksa sistem mi diye kafasından geçirdi. Aslında sistem bizi hiçbir şeye zorlamıyordu sadece insani zaaflarımızı çok iyi biliyor ve onları Günyüzü’ne çıkarıyordu. İnsan güç ile güçsüzlüğün bu derece iç içe olduğu tek yaratıktı galiba, şairin dediği gibi bir yanımız yaprak döker bir yanımız bahar bahçe… Güçlü tarafımızla güçsüz tarafımızın savaşı.
Sigarasından bir nefes çekti ve ay ışığının denizin üzerindeki yansımasında beliren sureti fark etti,kafasını çevirip baktığında yanında başında kasketi ağzında piposu 60 yaşlarında birinin oturduğunu fark etti. Ne zaman gelmişti, ne zaman yanına oturmuştu hiç anlamamıştı. Galiba düşüncelerin labirentinde gezerken fark etmemiş olmalıyım diye mırıldandı.
-Seni en çok etkileyen şiir hangisi diye sordu yaşlı adam.
-Türk şairlerinden mi dünya şairlerinden mi?
-Şiirin ülkesi olmaz evlat!
-Ama insanların var ve şiir de insanın bir parçası değil mi?
-Yıllar önce bir postacı bana “Üstad, şiir onu yazana değil, ona ihtiyacı olana aittir” demişti.(5)
Şiir insanın evrilmiş halidir. Bir nevi hayatın doktorudur. İnsan kanser hücresi gibi hayatı bozar şiir ise tamir eder.
-Özne her zaman insan ama , insan olmasa üretim duracak ve hayat belki daha güzel bir yer olacak ya da bir cehenneme dönüşecek. Ben insanlığa karşı bu kadar karamsar bakılmasını doğru bulmuyorum. İnsan tabii ki de birçok şeye zarar veriyor ama bunun yanında güzelliklerinde mimarı olmuyor mu? Bu kadar güzel şiiri insanlar yazmıyor mu?
-Haklısın tabii ki de insan hayatın öznesi pozisyonundadır. Ama en büyük yanlışı belki de tüm hayatın onun için kurgulandığını düşünmesidir. Tarihe bak yaşanan tüm savaşlar insanın özüne yerleştirilen bencillik ve sahip olma duygusuyla ilintilidir.
“Bilmek acı çekmektir. Ve bildik;
Karanlıktan çıkıp gelen her haber.
Gereken acıyı verdi bize:
Gerçeklere dönüştü bu dedikodu,
Karanlık kapıyı tuttu aydınlık,
Değişime uğradı acılar.
Gerçek bu ölümde yaşam oldu.
Ağırdı sessizliğin çuvalı… ” (1)
-Şiiri seviyorsunuz.
-En az senin kadar. Sen yazdığın şiirleri en son ne zaman okudun?
-Hatırlamıyorum galiba üniversitedeydim,en büyük hayalim bir şair olmaktı.
-Bir kere yazmışsan artık şairsindir.
“İşte dans ediyor balerin, her şeyi yitirmenin dansı bu. Vazgeçiyor bir zamanlar sahip olduklarından, ana baba, kardeşler, tarlalar ve bahçeler, ırmağın mırıltısı, yollar, evinin öyküsü, kendi çehresi ve ismi, çocukluğunun oyunları, saçıveriyormuşçasına hepsini boynundan, koynundan, ruhundan.”(2)
Şairin alfabesi şiirlerdir,her şiir senin için yeni bir kapı açacak ruhunda ve sen cesaret edebildiğin kadar bu labirente yeni kapılar ekleyebileceksin. Unutma her şair bir başka şairi doğurur.
-Bu şiiri çok severim “Gabriela mistral” . Döneminin zorluklarına rağmen yaptıkları muhteşemdi. Cesur insanlar hayatın akışını değiştirebiliyor.
-Hayatı vazgeçerek yaşamak zorunda değilsin. İçinde bulunduğun hayatı doğru yönlendirebilirsin. Hayat insanı sevmediği istemediği koşullar içinde yaşamaya zorlamaz,sadece sana koşullar sunar. Onu doğru şekilde yorumlayıp doğru bir şekle sokmak insanın elindedir. İlla birşeyleri başarabilmek için birşeylerden vazgeçmek zorunda değilsin. O seni boğan iş hayatının içinde de üretken olabilirsin. Toplum ve kendi adına bir şeyler yapmak istiyorsan “yaşadığınız çağı Yönetici şairler döneminine çevirmelisiniz”(3). Devlet başkanları ,şirket müdürleri,Bakanlar tüm yetkili kişiler şiir yazmalı.
-Günümüz toplumunda çok zor,şimdikiler şiir değil de yazsa yazsa kaside yazarlardı büyük ihtimalle.
Gülümsedi yaşlı adam.
-Bir toplum dürüst insanların mücadelesiyle düzelebilir ancak. Dürüstler vazgeçmeyecek ki suçlular pes edebilsin. Suçlular arsızdır,fütursuzdur,kaba kuvvete meyillidir ama özünde korkaktırlar. herhangi bir çizgileri karakter yapıları yoktur. Onun için kararlı olursanız gün gelir sizin önünüzde diğerlerinin önünde diz çöktükleri gibi çökerler. Yılmadan korkmadan sanatın edebiyatın şiirin bilimin izini sürmelisiniz. Mücadele hiçbir zaman son bulmayacak ve bu bayrak yarışı gelişerek devam edecektir.
“Bu suçu ne unutabileceğiz ne de affedebileceğiz; bunu asla aklımızdan çıkartmayacağız ve asla tolere etmeyeceğiz, asla.” (4)
-Hayranlıkla ağzından dökülen mısraların büyüsüne kapılmıştı ve büyük bir şaşkınlıkla telefonundaki Neruda’nın resmine takıldı gözleri. Bu gerçek olabilirmiy di? O resim ve yaşlı adam…
Gülümseyerek yaşlı adam ayağa kalktı ,her şiir kendi mucizesini icin de taşır bunu unutma diyerek karanlığın içinde kaybolup gitti….
20. yüzyıl şiirinin en önemli adlarından Şili’li şair ve diplomat Pablo Neruda’ya sonsuz saygılarımla…
(1-3) Pablo Neruda.
(4) 1936 senesinde, 19 Ağustos Çarşamba gününün erken saatlerinde, askeri bir kamyon Vega De Granada’nın dönemeçli yolları üzerinden geçerek İspanya İç Savaşı’nın en tartışmalı suçlarından birinin vuku bulduğu bilinmeyen bir güzergaha doğru yol aldı.
Dünyaca ünlü ispanyol şair ve oyun yazarı Federico Garcia Lorca bu kamyonda bir yolcuydu ve, tıpkı onunla birlikte orada olan diğer üç hükümlü gibi, bir daha hiç görülmedi.
Federico Garcia Lorca’nın ölümü büyük bir protestoya sebep oldu ve tüm dünyadan şair ve yazarlar, Franco rejimini insan hayatının bu denli utanç verici bir şekilde harcanmasından dolayı kınadı. Şili’li şair Pablo Neruda, Garcia Lorca’nın katlinden bahsederken Lorca’nın İspanya’nın özü olduğunu dile getirdi.
(2) “Gabriela Mistral((1945’te edebiyat dalında Nobel Ödülü’nü aldı. Bu ödüle layık görülen ilk Latin Amerika’lıdır ve beşinci kadındır.)
(5) il Pistino Filminden alintidir.
Bir cevap yazın