Sevgili Alice!
Bu mektubu sana asırlar sonrasından yazıyorum..
Biliyorum, unuttuğumu sanıyorsun, aksine seni yaşıyorum.
Gönlümün odaları senin mavi gözlerinle dolu.
Kalbimin her çarpışında sana uzanıyor nefesimin yolu.
Senin kutupları kıskandıran beyaz elbisen hala aklımda.
Gözlerimi her kapattığımda bütün endamınla duruyorsun yanı başımda.
Upuzun, ince, narin bedenin ve hanim ellerin,
Hala sıcaklığını yaşıyorum duymaktan bıktığın nefesinin.
Tamam! Biliyorum, hoşlanmıyorsun bu sözlerimden
Utanıyorsun, seni öven her halimden.
Ama bana da hak ver, yıllardır bu hayallerle yaşıyorum.
Her gece bu nadide anılarla gözlerimi kapıyorum.
Rüzgar değdikçe gökteki maviliklere yol olan saçların,
Her teline salıncaklar kurardım ve sen beni her seferinde sallanırken yakalardın.
Sürekli renksiz dünyalarda yasadığımı ima ederdin,
Oysaki; benim senden başka rengim olmadığını bilmezdin.
Şimdilerde bütün dünyam renklerle dolu.
Yokluğunda bütün renkler ismine can verir oldu.
Bu dünya senin bildiğin gibi değil artık!
Her köşede hüsran, her sokakta yalnızlık.
Kuşlar bile konuşmuyor artık insanlarla.
Uçuyorlar dünyadan olabildiğince uzaklarda.
Balıklar bile artık prenseslerini gizliyor,
Hepsi de dünyanın kötülüklerinden çekiniyor.
Güllerde, artık tek renkte can bulur oldu.
O rengarenk bahçeler zamanla yok oldu.
Artık insanlar birbirlerine düşman.
Aralarında kuyu kazmada birbirinden atılgan.
Sevgi, saygı, hürmet artık sadece kitaplarda,
Her an bir tartışma duyabilirsin yakınlarda…
Neyse, seni de sıkmayayım bu durumla
Geçeceğini düşünüyorum her şeyin zamanla.
Seni ne kadar özlediğimi bir bilsen!
Her gece gökyüzünde seni görüyorum esasen.
Yıldızlar haber veriyor isminden her gece,
Seni yakından görmek, saçlarını okşamak istiyorum sadece…
Alice’im! Sevgililer şehrinin yalnız prensesi,
Seni yeniden görene dek hoşça kal kalbimin masum nefesi..
Yusuf Doğan (Reis’u-l Kuttab)
ŞUBAT 2017
Bir cevap yazın