Durup olduğumuz yerde, yorulmadan gitmişiz seninle
Sen kuzeyi seçmişsin gitmek için
Ben ise sana kuzeyi batırmışım kalbimde
Oysa en güzel sevmeleri sende bulmuş
Dertlerinde boğulmayasın diye meydan okumuştum
Ağabeyinle bozuk arana sıcaklık girsin diye sevgi ekmiştim ellerine
Vurmuştu sana, sen bilmezsin
Beyaz bir gülün dikeni batıp kanatmıştı yüreğimi
Ömrümde dolanıp ömrün olmuştum
Kırık bir pazar sabahı uyku mağrurluğuna dokunup
Cennet deryalarını akıtmıştım parmaklarımın arasından
Sen altında yüzünü yıkamıştın. Islak ıslak
Severken seni bastığım yerde kır çiçekleri yeşermişti
Ve doğa mucizeydi o zamanlar
Annen saçlarını benim için örmüş
Baban bana gelesin diye bir çift pabuç almıştı ayacıklarına
Toy bir heyecanı beslemiştik dudaklarımızda
Bebeklerin dünyayı keşfi gibi meraklıydı dokunuşlarımız
Dehşet güzellikler barındıran tenine dokudum sevgi sözcüklerimi
Bir saksı kaktüs getirdim odana benden başkası dokunmasın diye asla
Çalkalanırken denizde kum taneleri öpmüştük birbirimizi
Yakamoz vuruyordu penceremizden sol yanımıza
Karanlığı yaran bir saye gibiydik birleşince
Göz alıcı bir ışık parlıyordu tepemizden
Ah! Kutsanmış gibi tapışımız sevdamıza
“hani gitmeyecektin” çınlıyordu kulaklarımızda
Düşman kesilmiş mutlaka bu dünya sevdalılara
Yasaktı kumlara sevda hareleri dökmek
Kim bilebilirdi ki, küçücük kasabadan iki deli birbirini sevecek
Biri her akşam kafayı çekecek
Diğeri gecelerden uykusunu bekleyecek
Biri sevgisini yüceltirken diğerini yerecek
Biri bir ah çekip dantel dantel sevda işleyecek
Kim bilebilirdi ki, küçücük kalplerinde meczupların aşkı yeşerecek
Çek bakalım sevgili
Çeksen de kördüğüm bu çözülmeyecek
Bir cevap yazın