Nereden gelmişti bu mektup bilmiyorum.
Tadımız kaçırmaya yetti.
Yağmuru severdik, eskiden.
Çok önceleri, camdan sokağı izlemek yeterdi.
Şimdiler de sokağa da çıkamaz olduk.
Yıllar önce annemin bana aldığı keman,
bir süs bitkisi gibi duruyor dolapların üzerinde.
Müzik yapmaya vakit bulamadık.
Herşey için zaman yarattık ama, kendimize dönüp aynada bakamadık.
Korkardık aynalara bakmaya, annem ve ben.
Oysa bir bilseniz, ne güzeldir annem benim.
Nasıl insandır. Tüm evrene insanlık dersi verir de sınıf’ta bile bırakır.
O güzel insanlar var hala, ben şahidim.
‘İyi ol kızım’ der. Hep güzel bakar, anne gibi sıcacık bakar.
Kendi haline bir kalabilse, tüm dünyanın annesi olabilir.
Ben istemem ama, benim annem o.
Paylaşabilir miyim? Asla…
Zaten güzel ve iyi biri benim annem.
Mis gibi kokar her zaman, fırından çıkmış kurabiyeler gibi.
Bana kötü şeyler olursa eğer,
Annem’i yalnız bırakmayın, ziyaretine gidin, bitki çayı yapın ona.
Çok fazla çay içirmeyin! Sakın.
Karlar yağmasın üzerine, örtün güzelce, kundaklık bir bebek gibi.
Bir adet tanem. Annem…
Bir cevap yazın