
yavrum ben pınarbaşında da otururum burma burma
hurma tarlasında da ve hatta mahallenin köpeğiyle koşturmaca
senin kalbini sokmaya çalıştığın o ateşe işerim ben gülerim hatta
sen henüz cehennem nedir bilmemişken ben cennetin anahtarına
çılgın elma logosu dikiyordum hayat denen bataklıkta
o devrimci şarkıların notaları kan ağlıyordu göğsümde senin
gibiler kız tavlamayı arka cebinde tarak sanırken
aynasız bir bakışın var senin mutlak muhbir sözlerin her kapıya
müsait üç copy paste bol yalanlı manzume ve alkol
gözlerin genelev bakıyor uzaktan ve yakından şefkatle
dokunmamış bir kadının tenine tenin
girip çıka çıka insan bir evi içinden tanımaz bu da müthiş
bir yanılgı belki de erkek nesli için yoksa sen insan değil misin?
Olsun,
şimdi çok moda kedilerle fotograf çektirmesi erkeklerin
bir çeşit pasaport sanki gönül tarlasına girmek için kayıtsız şartsız.
o kedili erkek resimleri sınırsız bir şefkat hissi veriyor kalbine bir
avuç ahmak dişinin
büyük emrah arabeskinde bük boynunu sen de çektir
üç dişi mırıltı bir yavru ve neydi o şarkının adı Angara’nın bağları
ben aslında klasik müzik severim bilirsin olsun ama ayağa kalkar
senin için bedava bütün sokak serseriliğim
tek bir sakıncası var; şefkatim büyük hatta saf sayılırım
bir gençlik fotografı kadar bakar gözlerim
ama ben insan olmayı erken öğrendim ufaklık
şimdi sen hangi kuşla fotograf çektirirsen çektir
aslın yok, suretin de çok yetersiz senin
Bir cevap yazın