ARŞİV 616
Yaşamdan – Ayhan Kelam
Aşk her zaman üç harfli midir? Hava güzel Şehir dostane Yaşamak ağır mı basar Ölüm sessizliğine girince Daha da artırılabilir sorular Ama cevaplar basmakalıp Bilgi cehalet kusar değil mi? Ne aşk üç harfli şeytan işi Ne de havalar güzel olur mart ortasında Şehrin dostluğunu hiç sorma Eşkıya gibi sarılır caddeler ayaklarına Nerden geldiğini Nereye gideceğini […]
ORTADOĞUNUN TAM ORTASI – Ümit Aslan
Şimdi bi kimsessizlik alır yürür Yolu yokuş şehirde Şehir soğuk ve ağlamaklı Kendini dinlemek ister İtin uğursuzun harman olduğu sokak Sokak dingin ve çıkmaz Ben sokağı arkama alıp yürüyorum Kaldırımlar isteksiz ve korkak Gökyüzünü koluma takıyorum 19.asırda bi meyhaneye giriyoruz Saki bitik ve ümitsiz Osmanlı hanedanının sarayında uyanıyorum Sarayın sessizliği çıglık Saray sessiz ve misafirperver […]
Günde iki defa doğruyu söyleyen yalan makinesi – Mücahit Kabaran
Kalıplaşmış cümleler ve tekrardan ibaret düşünceler arasında sıkışıp kaldım. Yeni şeyler türetmek istemiyorum. Farklı olayları farklı yollardan ele almaktansa, aynı konunun kabuk bağlayan yaralarını soymayı tercih ederim. Belki de bu yüzdendir takıntılı hallerim. Anlaşılmaya uğraşmayı bırakalı uzun zaman oluyor. Alnıma dahi yazsam ismimi, ismin ne diye defalarca soruluyor. Ya farklı alfabeleri kullanıyoruz, ya da farklı […]
Kara kalem -Günay Karakuş
01.12.1990 Erzincan doğumluyum, ailem aslen Gümüşhaneli. 3 kız kardeşin en küçüğüyüm, 1992 yılında depremden sonra İstanbul’a taşındık maddi imkansızlıklardan ötürü iki yıl sonra Erzincan’a geri döndük. Erzincan Göktürk ilköğretim okulundan mezun oldum ve Erzincan lisesini bitirdikten sonra Atatürk Üniversitesinde eğitimime devam ettim, üç yıldan sonra 2012 de tekrar sınava hazırlanıp adana Çukurova Üniversitesinde İngilizce öğretmenliği […]
Savaşa Tutulan Çocuklar – Gülderen KILIÇ
Elinde avucunda Bir tek ölüm kaldı Güçlü olan kimdi? Babası değildi Evin direğiydi Şimdi delik deşikti duvarlar Eli silah tutanın gözlerine baktı Dili tutulmuştu belki Yüreği korkuyu okuyabiliyordu Silahın gölgesine sığınan Kabustan kaçayım derken Gözüne uyku girmiyordu. Çocuk gökyüzüne kaldırdı yüzünü Evet büyüktü Uçsuz bucaksız Açık mavi temiz Ne söylesen onu sana geri verirdi Ama […]
ağlamanın imkansızlığı- Mehmet Özgür Ersan
ağlamanın imkansızlığıdır tatları tüketmemize sebep her şeyden yüz çevirmemize onca yolun ve kıyının üzerinde gözlerimiz kendi içine boğulmayı reddettikleri zaman hüznümüzün çemberine giren şeyler her geceden sonra kendimizi yeni bir günün karşısında bulduğumuzda gerçekleştirilemez oluşu içimizi ürküntüyle doldurur ışık içinde nerede olduğumuzu şaşırmış bir halde bir teki bile bizi zamanın dışına çıkarmaya yetecek olan gözyaşlarından […]
Ayna Tut -Gürel Sürücü
Pankartını ay/ışığına astım güzelim, Dönersen yine buraya Dolunaydan yansısın aynanın ışıkları Gönlümün penceresine şu karşı dağlardan Islığımın ritmine göre türküler yak, O bir uzun havaya Vur ki beni Duymayan kulaklar duysun Duyulsun ki; Boşluğun ve zamanın ta öteki ucundan Ve şiirin gölgesine çadır kurup beni bekle, Şu şiirlerin bittiği yerde. Şu mahşer yerinde gülüm
YOLDA KARŞILAŞMALAR – Saniye Kısakürek
Büyük dağın ardında, dev bir yelkenliye bindim, Şehirde her şey yolundaydı Ölüler toplandı Huzurlu evlerinizden Çığlıklar bile ölçülü atıldı Ben şehirsiz bir limandaydım, Siz şehirli elbiseler giydiniz Rüzgar topladım kanatlı atların kuyruklarından Babam Heybeliada’dan aldı bu faytonları -Annesinden yadigar Yüce erkliler “minör hayatlarımız”a müdahale ederken, İçimdeki bütün aşk odakları temizlenmişti Ve büyük hendekler açılmıştı beynimin […]
TOKAT ALI AYRILIK OYALARI – ÖMRİYE KARATAŞ
ben yazmacı ustasıydım niksarda pencere kenarlarında hürriyet desenli ayrılık oyaları çekerdim elvan bakışlı aşklara. desenler çizerdim hayalimde kirazlı desenler, sevda dolu akşamlara kamyon kavunları külebi şiirleriyle geçerdi yalnızlığımızdan pınarlarından kana kana sular içtim türkülerinle uyandım ulu sularından geçtim mekteplerinde öğrendim külebiyi duman kaplamış dağlarını gönderilmemiş mektuplar gizliden incinmiş kalbim ne kalmış geriye çiçek desenli yazmacılar […]
Yağmur Ve Babam – Seçil Oğuz
Şehre yağmur yağdığı vakit, Babam yüzünü avuçları arasına alır, izlerdi. Yağmur ve babam… O vakit, ne çok benzerlerdi. Babam erken büyümüş bir adamdı. Yaşından değil, yaşadıklarından. Nasırlı ve de kederli öyküler taşırdı avuçlarında. İki yakası bir araya gelmek bilmezdi. Biraz İstanbul gibiydi benim babam. Yinede evinden gülüşünü, dilinden mavi türküsünü eksik etmezdi. Yamalı hayalleri olmak […]
kuruyuş – EFLA BERRİN FIRAT
Düş Kuyunun koynuna. Düş, kuyunun koynunda çünkü. Sıcağında bir bahar acısının; Antik ellerine bakarken gözlerin Gözler, göz evlerini o çok duvarlar… Gölgenin yuvası olan hep duvarlar… İhanet tegannilerine teşne dudaklarınla Gri ile siyah geceye iliklenirken, Suretlere bakir sesler dikiyorsun. Belli ki Ketm-i kavimdensin sen! Düş kuyunda hüznün hurufu mukattası… Yağmurun dilini sökemeyenler Bilmezken göğün eridiğini, […]
Alageyik-Yaşar Kemal – Üç Anadolu Efsanesi – Serhat Çakın
Bir kez okumaya başlayınca kolayca etkilenerek sürüklenip gideceğiniz ve okuduktan sonra bir daha okumak isteyeceğiniz Alageyik, Yaşar Kemal’in Anadolu Halk Efsaneleri ve Öykülerinden derlediği bir halk efsanesi olup, halk kültüründe önemli bir yeri vardır. Güney Anadolu’ da, Torosların bulunduğu köylerde anlatılan bu halk efsanesi Yaşar Kemal tarafından yazıya geçirilerek, akıcı ve canlı bir dille okuyucunun […]
MATRUŞKA HAVASI VERİLMİŞ ÂŞKLAR – Begüm Sırmatel
Bazı âşıklar ezelden ebede birbirlerini doğura gelir. Matruşka havası verilmiş zaman ve bedenlerdir ruhların bekçileri. Çok fonksiyonlu bir daktilonun hızlı geri gitme tuşu gibi geçmişe götüren ya da seke seke geri ket vurduran her ne varsa şimdinin zehri, An’ı gırtlaklayanların izidir. -Ve her nasılsa insanoğlunun- kendi çıkarını düşünen bir varlık olarak-, neyin kendi çıkarına uygun […]
Son Yorumlar