ARŞİV 616
KARDELEN – Hikmet Güzelkokar
Ben senin En çok şiir yönünü sevdim. Bakıyorsun, şiir Gülüyorsun, şiir Daha Nasıl anlatayım zâhir Bütün sözlerin şiire dair. Ben senin En çok bakışını sevdim En sığ kumsalımda deniz En kuru dalımda yaprak En bulutlu anımda Gök mavi. Ben senin En çok gülüşünü sevdim Sarp kayalarda nergis Dikenli bağlarda gül Baharda ilk gelen; kardelen. Ben […]
KUĞULAR ÖLÜRKEN ŞARKI SÖYLEMEZ – TURGUT TOYGAR ‘ın şiir kitabı üzerine ömer harmankal
‘’ – Şiirse önemli olan, şaire ne gerek var! ‘’ dedi kulağıma bir ses kitabımı bitirdiğinde Turgut Toygar’ ın. Şairin o derin sessizliğinden sözetti şımarık bir cin… Önümde aylardır bozuk olan televizyon, birden – kendi kendine açıldı; korktum! Televizyonun ekranında; ‘’ Bir adam, ufak tefek bir adam, yorgun bedeninin üzerinde gülümseyen başıyla, Kadıköy’ ün sabaha […]
Bizim olanı bizden ayırmak… – Seda Duman
Bu sabah diğer sabahlara nazaran öğlen değil de sabaha daha yakın bir sabahta uyandım. Yine gerçek yaşamla rüyalarım arasındaki çizgi silikleşmeye başlıyordu. Uyanmamaya çalıştım. Rüya görmeye devam edebilmek için karmaşık hayaller kurdum. Ama kurduğum hayaller de rüyalarım gibi gerçek dünyayla bağlantıların temsillerini içeriyordu. Gerçeklikten rüyalarımda bile kurtulamıyordum. Benim yaşadığım bu çekişmeye yatak keyfi veya şekerleme […]
BENİ YALNIZ BIRAKMA – DİDEM SAYAT
‘‘ Ben kötü bir şey yapmadım. Hiç kötü bir şey yapmam ki ben! ’’ Selma, banyonun kapısını açtığında keskin bir çığlık attı. İstemsizce yapmıştı bunu. Sesi çatlak çatlak yankılandı boşlukta. Firuze Hanım, kendi kendine mırıldanıyor, kötü bir şey yapmadığını söylüyordu durmaksızın. Selma’nın çığlığı yaşlı kadını korkutmuş, söylenmesi bir anda ağıta dönüşmüştü. Neredeyse yarı çıplaktı. Geceliğini […]
DİRİLİŞ – GÜRSEL ÖZKIR
Yıllardır, hatta doğmadan önce beni vadinin kör kuyusunda gözleri kapalı hapsetmeye, kendilerine mahkum diretmeye ısrar ettiler bahar görmemiş vicdan çölleri. Çok uğraştılar beni benden edip, kendilerine uşak kılmaya… Ancak adımın özgürlük, soyadımın eşitlik olduğunu bilemiyorlardı… Yıllardır eşitlik ve özgürlük gözlerimin kapaklarını haksızlık kayalarının ağırlığına ve eşitsiz işkence yüküne terk ettiler. Bilemezler ki, terk edilen özgürlüğün […]
Mum – abdullah özçelik
Yarın giymeyi planladığınız kıyafetler çamaşır; kirli tabaklarınız, bardaklarınız ve tencereleriniz bulaşık makinesinde temizlenirken ve bu yorucu ev telaşınızdan sıyrılıp kendinizi kahve ve güzel bir film ile ödüllendirmişken, aniden kesilen elektrikler öfkeden başka hiç bir şey hissettirmez insana. Yapmanız gereken şey bellidir: Zihninizden uzuvlarınıza doğru koşarak ilerleyen öfke duygusuyla birlikte, evinizin bir köşesinde duran işe yaramayan […]
ÇİKOLATA – metin yoksu
-Kolay gelsin. -Sağ ol. Çocuklar uyudu mu? -Evet, uyudular. -Dur şunlara bir bakayım. -Yavaş ol. Ufağı zor yatırdım. Uyanırsa canlanır, kerata sabahtan beri “babam gelecek çikolata getirecek” diye ağladı durdu. -Kalksın aldım çikolatasını… -Gözünü seveyim uyandırma sonra seni de beni de uyutmaz. -Hadi öyle olsun. -Aldın mı maaşını. -Aldım. Ne yemek var? -Karnıyarık yaptım. Sen […]
Buğulu Hayaller – Mert ÇELİK
Yağan yağmurun ardından yerin yaş olması belli ediyordu zaten yağmurun yağdıgını . Tıpkı benim seni sevdiğim andan itibaren kalbimde uçuşan kelebekler gibi .Yerin ıslak olması yağmurdanmıydı , belkide ıslatmişti bir esnaf toz olmasın dükkanının önü diye , ben dökülen suyun aşaği doğru süzülmesi ile yolun tamamını ıslak gördüğümden mi böyle düşünüyordum ..Nasıl bakarsan öyle görürsün […]
Günde iki defa doğruyu söyleyen yalan makinesi – Mücahit Kabaran
Kalıplaşmış cümleler ve tekrardan ibaret düşünceler arasında sıkışıp kaldım. Yeni şeyler türetmek istemiyorum. Farklı olayları farklı yollardan ele almaktansa, aynı konunun kabuk bağlayan yaralarını soymayı tercih ederim. Belki de bu yüzdendir takıntılı hallerim. Anlaşılmaya uğraşmayı bırakalı uzun zaman oluyor. Alnıma dahi yazsam ismimi, ismin ne diye defalarca soruluyor. Ya farklı alfabeleri kullanıyoruz, ya da farklı […]
Perşembe Anıları Senfonisi – Uğur Demirkol
(2 Temmuz 1993, Madımak) Karikatürist Asım Koçak’ın, ölümü beklerken arkadaşlarına çaldığı mızıka hiç susmadı… Sunay Akın Cuma Gün Sonu Bir mızıka çaldım uçarıydım mutluydum. Perşembe Sabah Neden hep bu saatlerde odama sızan serçe siluetini parçalar üçüncü mevki yolcuları bu bulutlar. Gökyüzünün rengi uçuk mor havada bir gariplik var. Sırtımın uyanıklığından anlamalıydım özgürlükle sıvanmış korkuların tortusuymuş […]
Sus-ma – İlayda Zengin
Bir akşamlık yıpranmak kalmıştı elimizde Eve ekmek götürme akşamı yine Sen erguvani koltuğunda rahatsın Suskun suskun havalanıyorken sigara dumanın Ya birden deniz kıyısındaki banklar Gitse başını alıp Yalnız bıraksa nefes nefese kalmışları Dizlerine kadar eğilip çaresizlik bağıranları Bilmezsin o banklar hayat kadar gerçek Yaşanmışlıklar kadar eski Sevdaların kadar unutulmaya mahkum Sığınma şimdi anlaşılmazlığa Öyle bir […]
KARIŞIK TURŞU – MEHMET AKİF DUMAN
Gecenin yarısı. Belki sabaha yakın. Karnıma yediğim tekme ile iki bükülmeye hazırlanırken bir de dirsek yedim çeneme. Ve nihayet mırıldandı hanım: -Turşu bul bana…. Aklımdan akraba listesi, açık benzinciler, seyyar turşucular, alt kat komşu, muhtar, özel gün ve gecelerde turşu partisi verme potansiyeline sahip mahalle sakinleri, turşu suyu içen alkolikler ve nihayet mama yerine turşu […]
On’dan Sonra – Burak ÇAKIR
Ocakta su kaynıyor Biz demleniyoruz bulduğumuz her aralıkta Kaybetmiş gibiyiz, kaybolmuş gibi O korkunç suskunluğun ortasında Sana gecelerce okuduğum şiirler Ocakta su kaynıyor Biz demleniyoruz bulduğumuz her aralıkta Önümüz kış, ardımız yalan Yavan geliyor sana adanmayan her şiir Her şehirde tutsağım sensiz Sense hala sessiz ve güzelsin Bensiz.
Son Yorumlar