Yürekler buruk, sözler tükenmiş, gözlerden akmak ve akmamak arasında kalmış gözyaşları. Boğazı düğüm olmuş ama bir türlü eski günlere gitmek ve gitmemek arasında kalan Kadir Bey, yalnız kaldığı evinin penceresinden dışarıya bakarken aklına gençlik yıllarını getirdi.
-‘bu hale gelecek adam mıydın be sen Kadir!’ diye geçirdi içinden. Eskiden çok seveni vardı onun. Kapısında beklettiği o genç kızlar, annesi, babası, kız kardeşi, hatta zamanında bir eşi bile olmuştu. Adı Nazan. Sarışın, mavi gözlü, kıvırcık saçlı, tatlı mı tatlı bir eş. Zamanla çocukları olmayınca Nazan terk edip gitmişti Kadir Beyi. Kadir Bey yine içlenmiş, aklına getirmemesi gereken hatıraları getirince dayanamayıp, masanın üzerine koyduğu sigarasına elini uzatmıştı. Oysa söz vermişti kendisine; bir daha içmemek üzere ant içmişti. Ama dayanamadı ve bir sigara yakı verdi evin içerisinde. O artık yalnız, çekilmez, eski günleri özleyen Kadir Beydi. Bir of çekti içinden ve başladı yine eskilere gitmeye. Kadir Bey polis akademisinden mezun olduktan sonra karşılaşmıştı ilk aşkı Nazan’la. O zamanlar saçlarına jöle sürüp, güneş gözlüklerini takıp, gezdiği sokakları bir bir aklından geçirdi Kadir Bey. Nazan’la Taksim meydanında karşılaşmıştı. Taksim meydanı kalabalıkken meydanda göz göze geldiği ilk aşkı Nazan, Kadir Bey’i fark etmemişti. Ama Kadir Bey onu ilk gördüğü anda gözlerinin maviliğine takılı kalmıştı. Polis akademisinden mezun olması, polis olması Kadir Bey’e kendisine güven duygusunu aşındıran tek şeydi. Nazan’ın yanına yaklaşmış;
-‘Merhaba hanım efendi, bana isminizi söyler misiniz’ deme cesaretini kendinde bulu vermişti bir an. Nazan, şaşkın bir vaziyette Kadir Bey’e cevap vermeden yanındaki arkadaşının kolundan tuttuğu gibi uzaklaşmıştı oradan. Kadir Bey, bir of çekti yine kendi kendine. Penceresinin camını açtı ve ‘keşke’ diye iç geçirdi içinden.
-‘Keşke! Onu hiç görmeseydim. Belki daha güzel bir yaşantım olabilirdi’ diye söylenip durdu. Ne saçma da sormuşum o yıllarda; ‘hanımefendi isminizi söyler misiniz? Bu nasıl bir aşk?’ diyen Kadir Bey, gülmeye başladı. Sigarasını söndürüp, masanın üzerinden o çok sevdiği, Cemal Süreyya-Üvercinka şiir kitabını eline aldı. Annesi çok severdi bu şiir kitabını. Polis Akademisi sınavına girip sınavı kazandığı yıllarda, annesinin hediyesi Üvercinka şiir kitabı olmuştu. Kitabın ilk sayfasını açan Kadir Bey, ilk dizeleri okumaya başladı;
Kırmızı bir kuştur soluğum
Kumral göklerinde saçlarının
Seni kucağıma alıyorum
Tarifsiz uzuyor bacakların
Gözlerinden akan yaşı durduramayan Kadir Bey, tarifsiz bir acı hissetti göğsünde. Hemen kitabı elinden bıraktı. ‘Şöyle bir uzanayım yatağa’ diyerekten, bir zamanlar Nazan’la paylaştığı yatağına gitti. Kafasını koyar koymaz daldı yine hayallere. Nazan’la ikinci karşılaşması, görevini icra ederken olmuştu. Kadir Bey, karizması ile bu sefer kızı etkilemeyi başarabilmişti. Bu nasıl şanstır ki, bir görüşte aşık olduğu kız tekrar karşısına çıka gelmişti. ‘Bu bir mucize’ diyen Kadir bey, Nazan’ın elini sıkı sıkı tutup, kızla flört etmeden evlenme teklifi edivermişti. Nazan, çıtı pıtı kız iken, şıp sevdim bir görünüşe sahip olmasına nazaran Kadir Bey’in polis olması ona cazip geldiğinden, evlilik teklifini kabul etmişti. Bu zamanda zordu böyle erkek bulmak diye düşünmüştü Nazan. Apar topar yapılan düğünle evlenen bir aşık bir şıp sevdi, zamanla evliliklerini tüketmeyi başarabilmişlerdi. Kadir Beyin göğsündeki ağrı devam ediyor, hayalinden uyanmak istememecesine gözlerini sıkı sıkı kapatıyordu. Kapı zili çaldığını işiten Kadir Bey, ayağa kalkma cesaretini kendinde gösteremedi ve devam etti hayaline. Kadir Bey, görevi gereği evine bazen uğramadığı zamanlar oluyor. Nazan, Kadir Bey’in uğramadığı zamanları fırsata çevirebiliyor, başka erkekleri yatağına sokabiliyordu. Kadir Beyin bundan haberi olmaması, zamanla Nazan’ın kendinden uzaklaşmasını fark edebiliyordu. Tekrar kapı zili çalıyor; Kadir Bey, ‘rahat bırakın beni’ diye bağırıyordu.
Uyanmak istemiyor, eski eşinden bir daha nefret etmek istiyordu. O aşık olduğu kadın, dünyasını karartmayı başarabilmişti. Kapı zili ısrarla çalmaya devam ediyordu. Bu sese dayanamayan Kadir Bey ayağa kalkıp kapıya yöneldi. ‘Ne var’ diye sert bir sesle bağırırken, karşısına yine çıka gelmişti Nazan. Kapıyı açtığı gibi kapatmasını bilen Kadir Bey, yatağına geri döndü. Üzerine örttüğü yorganın altında hayaline kaldığı yerden devam etti. Bir gün işinden eve döndüğünde, kapının önünde Nazan’ın bavuluyla karşılaşmıştı. Nazan; ‘çocuğumuz olmuyor ve ben artık senin işten dönüşünü beklemekten sıkıldım’ diyerekten terk etmişti Kadir Beyi. Kadir Bey, o gün hiçbir şey söyleyemediği karısının ayrılışını izlemişti gözünün önünde. Kapı zili çalıyordu ve Kadir Bey kapıyı açmak için tekrardan ayağa kalktı ve kapıyı açtı. ‘Senden nefret ediyorum’ dedi.
Nazan’ı bir an gördüğüne sevinmemişti, çünkü hayatını alt üst eden bu aşık olduğu kadını artık hayatında istemiyordu. Nazan, hiçbir şey söyleyemeden ayrıldı. Kadir Bey, tekrar bir ayrılış sahnesi izlemek zorunda kaldığından kapının önünde yıkık, yorgun adammışçasına öylece kala kaldı. Şimdi de babası düştü birden aklına. Babasının o masum güler yüzü. Babası, mesleğe ilk başladığında; ‘şerefli ol oğul, vatanın eşinden önce gelsin’ demişti. Kadir Bey yıkıldığı yerden toparlanmasını bildi ve evin mutfak bölümüne gidip buzdolabından rakı şişesini çıkardı. ‘Baba özür dilerim’ dediği sözcüklerde boğularaktan ağlamaya başladı. Elinde tuttuğu rakı şişesinden bardağa içebileceği seviyede rakı koydu. Eskiye gitti birden yine aklı. Nazan gittikten sonra, polislik mesleğini bırakan Kadir Bey, karısının peşinden koşup durmuştu. Onu tekrardan kazanmak için elinden geleni yapmıştı. Görevinden de istifa etmiş ve kendi köşesine çekilmişti. Babasının dediğini aklından çıkarıp; vatandan önce eşi gelmişti. Karakoldaki arkadaşları vatanın düştüğü o yankın için mücadele verirken, kendisi şıpsevdi eşinin peşinden koşmayı tercih etmişti. Sonra bir gün o gerçekler yüzünden bir daha kendisine gelmesi zor olacağını hissetmişti. Eşini başka birisi ile el ele gördüğünde anlayacaktı, değmeyecek bir insana değer verdiğini.
Kadir Bey, rakı şişesini buzdolabına koydu ve babasından yadigar kalan silahını çekmeceden çıkardı. Eskiden yapamadıklarını şimdi yapmak için bir yola girdi Kadir Bey. Silahı aldığı gibi Nazan’ın ayrıldığı kapıdan dışarıya çıktı. Nazan’ı bulacağı tek yer olan Taksim meydanına doğru koştu. Onu bulacağı tek yer burasıydı, biliyordu. İlk aşkı Nazan, aşık olduğu ilk kadın. Eşim diye koynuna soktuğu o muhteşem kıvırcık saçlı, mavi gözlü Nazan. Taksim meydanına geldiğinde, onu ilk gördüğü o an tekrar düştü hafızasına. Kadir Bey’in hayatında bir yanlış vardı ve onu düzeltmenin en iyi yolu bu yanlışın başladığı yerde bulunmaktı. Kadir Bey; sağa döndü, sola döndü ve sonunda Nazan’ı bulabildi. Hem de bir adamla. Hem de başka bir adamla. Alışmıştı bünyesi artık buna. Alışmıştı eşinin bir orospu olduğuna. Yoksa ona eski eşi mi demeliydi, bilemedi Kadir Bey.
Taksim meydanında ve herkesin gözü önünde bitirmeliydi bu işi. Ama eski hatıralar bir türlü izin vermiyordu ki! Kız kardeşini düşündü. Kız kardeşini bir kurşunla kaybettiği o güne gitti kafası. Kız kardeşini saplantılı aşığı yüzünden kaybetmişti. Kadir Bey hemen kendine geldi ve babasının dediği o şerefli mesleğine şerefsizlik ettiğini düşündü. Bir polis, vatanını koruma gücüne sahip olan bir polis nasıl bu hale gelmişti? Kadir Bey bu soruya cevap bulamıyor, ne yapacağını bilemediği taksim meydanında öylecene Nazan’a bakıyordu. Kadir Bey; ‘Polis akademisi sınavına girmeden önceki yaşantımda, peşimden koşan o genç kızlardan birisine keşke gönlümü kaptırsaydım’ dedi. Pantolonun kemerine sıkıştırdığı silaha baktı, birde Nazan’a baktı. Yaşını almış kadın. Huylu huyundan vazgeçmez dedikleri buydu. Kadir Bey dayanamıyordu bu tarifsiz acıya. Dayanamıyordu gerçeklerle yüzleşmeye. Dayanamıyordu, eşinin bu yaşta bile böyle alçak olabileceğine. Silahı kemerinden çıkardığı gibi o aşık olduğu mavi gözlü kadın, yerde boylu boyunca kanlar içinde yatıyordu artık. İntikam değildi bu. Bu sadece aşık olduğu kadını öldürmekti. Kadir Bey, etrafındaki kalabalığa aldırış etmeden Cemal Süreyya’dan şu dizelerini sesli bir şekilde okudu;
Ah şimdi benim gözlerim
Bir ağlamaktır tutturmuş gidiyor
Bir kadın gömleği üstümde
Günün maviliği ondan
Gecenin horozu ondan
Nazan’ın mavi gözlerinin kapanmasıyla, mavi gömleğindeki kanın tesiriyle o aşık olduğu kadını nasıl öldürdüyse Kadir Bey, kendi aşkını ve hikayesini bitirmek niyetindeydi. Kafasına dayadığı silah, taksim meydanı ve Nazan
KÜBRA ERBAYRAKÇI
Bir cevap yazın