Çırpınış Risalesi – Süleyman Ethem Erdoğan
Vakit çirkinleşiyor Ve zamanın perdesi Kıpkırmızı bir karın sancısı Artık bir dilenciye para vermek bile Bir el alışkanlığı meselesi Sözlerine itimad edip balıkçının Fırtınalarına süren teknesini Koyu mavi gecenin Ve hayatından bıkması bir beyaz yakalının Hepsi bir işarettir Zamanın kirlenen yüzüne doğru Haklı çıkarır Ailelerin vazgeçmesini Asil bir Türk kadını gibi Beni elleri olmaksızın tutarak […]
Mektup – Senanur Şentürk
Oğlum, Kimsenin beni dinlemeye tahammülünün kalmadığı şu zamanlarda yaralarımı sarmayı denersen sana minnettar olurum. Serçe olduğum zamanlardı. Menekşelerimi gözyaşlarımla kuruttuğum, akrep ve yelkovan üst üste geldiğinde sevindiğim zamanlar… Şiir doluydum. Birileri beni anlasın için, kalabalıklar arasında çırpınıyordum. Duygularım boyumu aşıyordu. Rutubet kokusunun başka kaç kokuyu daha bastırabileceğini hesap ediyordum. O zamanlar iyikilerim bile rutubet kokardı. […]
BAHARA ERMEDEN-Hızır İrfan Önder
biliyorum kalp yetmezliğine ilâçtır aşk… nefrete karşı savaşıp durur sevgim!… ey sevgili gönül yarama merhem olur mu gülüşün?… akşamüstü sakın silkeleme erguvanları çığlıkları dökülür martıların!… baharı görmeden ölürsem eğer açmasın bir daha papatyalar, çiğdemler!… Hızır İrfan Önder
Zamanın Dudakları – Ferhat Nitin
Saçında sürüklenen rüzgâra sızar yalnızlığı kaçık buluntularda kesik nefesler tılsımında uydurukçu gerçekliğin ve ihanet çukurunda kuş görünümlü yara-salar kıyısında hasret giderme mevsiminin kuşlar filizlenir mi, yankılanan çocukluğuma Umut verir mi kaçınılmazı paslanmış ellerin Kirli ve incinen hatıraları duvarlarında ecelsizce endişenin parlaklığında iniltilerini aşılar mı gökyüzü Yoksa eşiğinde intiharını körükler mi nankörlüğün Yıldız dengi kurşun hayalin, […]
İçimizde Kasım Gibi Bir Şeyler – Josef Hasek Kılçıksız
Tuza, ekmeğe benzemiyordu, barbarların bizden çaldığı Tavanı tıka basa sokak evimize benzemiyordu Orada kaç çeşit çağ yıkıldı, bir o kadar da hayatta kalınmışlık Kaç Kasım gizliydi Lili bavul kayışlarında ? İşgalci bir sus kuşatmıştı zamanı Heykellerin yüzünde abartılı bir ciddiyet, sanki bir yere gitmeye hazır Giden kalan meselesi değildi Burada yol sadece bir kadastro meselesiydi Yarasıydı […]
Güz Sonatı – Dilek İşcen Akışık
“Casablanca” filminin ünlü oyuncusu Ingrid Bergman’ın son filmi Güz Sonatı’nı izledim. Film öncesinde yönetmen Ingmar Bergman bir konuşma yaptı, anlattıkları beni etkilediği için kaleme aldım. Filmin çekimleri başlamadan önce yönetmen oyuncuyla çalışmaya geçtiğinde, onun ezberini tamamlayıp rolünü kendine göre çok abartılı olarak yorumladığını görür. Abartıdan hoşlanmadığı halde böyle bir yıldızı eleştirmek istemez. Gelin görün ki […]
Belgin Bıyıkoğlu
İlkokulu İstanbul ve Çardak’ta okuyup ardından Çardak Ortaokulu ve Lapseki Lisesini bitirdim. Ege üniversitesi Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksek Okuluna bir sene devam ettikten sonra aynı üniversitenin Fen Fakültesi Mikrobiyoloji Bölümünden 1981 yılında mezun oldum.1981 den 2015 yılına kadar ilaç sektöründe orta kademe yöneticiliği yaptım. 2011 – 2018 yılları arasında çeşitli dönemlerde Jale Sancak […]
Subay Nurcihan’ı Neden Almadı? – Belgin Bıyıkoğlu
Dalgaların sesi kulağımda, karşıda işveli bir kadın gibi sere serpe uzanmış Gelibolu’ya bakarken, eflatun sisin içinden süzülen ışıklar birer birer sönmeye başlayınca; çocukluğumun, ilk gençliğimin geçtiği bu kasabadan artık daha fazla uzak kalamayacağımı anlamıştım. Arka arkaya sıralanıp uzun bir kuyruk oluşturan tırların yanından geçerek, zorlukla iskeleye ulaşmış, çaresizce eskiden izler bulurum diye bakınmıştım ama yoktu. […]
Derin – Emine Oğuz
Günler hep aynıydı. Geceler ise bambaşka. Odadaki aynanın üzerinde yazılı cümleyi tekrar tekrar okudu: Kader; bir birimlik ömür denen yolculuğumuzda dermansız dert olup yapışmıştır bize, söküp atamadığımız… Sol eliyle sol memesini yan tarafa çekti. Yapışık iki terli vücuttan ayırdı. Solukları sıklaştı adamın, “Nihayet”. Kasılmalarının bitmesini bekledi. Ve yan tarafına düşüşünü et yığınının… Usulca arkasını döndü, […]
Gelirsen Tek Başında – Zeynel Kürkçü
AdaÜstü mavi gökİçi yeşil ormanDibi mavi yeşil su Ben gel demesem deGelirsen tek başına. Yılkı vakti gelmiş,Kendini gümüş kanatlı Pegasus sananTeneke nallı payton motorları Çekip alır seniSaklandığın yalnızlığın ardından Çok önce kök tutmuşSuskun ağaçların korosu Bir meltemle başlar Özlediğin meşke Ya Rodrigonun keman konçertosuYa da Sümmani’nin Ervah-ı Ezelden Nameleri sarar tek kişilik Sahte bir başınalığını Ben gel demesem de Gelirsen tek başına.Bir Rum meyhanesindeİki […]
Neden, Niçin ve Âşıklar -Aynur Altaş
İlk seferindeki gibi tat alınır mıydı âşıktan? Sevgilinin eskisi oluyor, ilk defa birinin gözlerinin içi gülünce de yenisi doğuyor aşığın yüreğinde. Doğrusu, aynı bakıp farklı şeyler görmek yalnızca aşığın işi. Aynı gözler bir başkasında arıyor kendini ve kendi yolunda kaybediyor aşığının izini. Böylelikle her yeni günle beraber başlıyor aşığın işi. Önce “günaydın” sonra bir, iki, […]
YORGUN SABAHLAR – Yusuf Mengi
Seninle de böyle yorgun sabahlarımız olurdu Çok hırpalanmış gecelerin ertesi günlerinde O zamanlar bir büfe vardı orada sabah gider çay içerdik Şimdi ne o büfe var ne o çay var ne öyle yorgun akşamlarım ne de öyle güzel sabahlarım var. Geride kalmış böyle saçma sapan, yalnız, dinlenmiş, sağlam bir bünye ile Az yaşamış […]
KEDERLİ BENLİK -GALİP ÖNLÜ
Şöyle dönüp bir geriye bakıyorsun, geçmişe… Beyninde tasarlıyorsun bazı zaafları, eksiklikleri… Bunu yapmaya kalkıştığın anda sanki geçmişte yaşamış olduklarını tekrardan yaşıyorsun, canlandırarak. Dayak yediğim o züppe çocuk geliyor aklıma… Kalıbı irice, oldukça cüsseli, biraz da şeytani… Gözlerde bir öfke mizacı oluşuyor birden. Güneşin her gün aynı yerden doğmayacağını, hiçbir şeyin aynı kalmayacağını, her şeyin […]
Son Yorumlar