DEPRESİF PERVANE AĞITLARI- oğuz erden
Eflatuna üflenmiş leylak yangınlarıyla sızlarsın intiharıma Leylaklanmış ruhundan kristal okyanuslar üflenir ıssızlığıma Uçurum türküleri ezberlerken devrimci çekiç uğultusuyla Neşterli ablukanın belalı sürgününde ağıtlarla kanarsın bozkırının emzirdiği zehirzıkkım şiirler uğultunda yangındır Ah pervane türküsü boşanır bozkırının bozlağına çarptıkça Nasıl pervaneyim çığlıklarla çarptıkça balmumu kanatlarım Issız notalarla ağrır, kıvılcımlı şehvetinle çığlıklarla acırsın Melankolya yangınımsın harlandıkça ağıtlarla ağrırsın.. […]
sensizlik – tarık çimen
O gidişin var ya, o gidişin, gidişin Koş ardımdan der gibi fırlattığın son bakışın Hiç bir şey diyemedim, sessizlik oldu işim Sen hüzün yaşama diye ben kendimi gömerim. Alır başımı istersen bu diyardan giderim O gidişin, gidişin var ya gitme diyemedim Arkandan gelemedim, acıdır benim işim Suretin hayalimde, gözlerine gönüldüm Kirpiklerinin kıvrımlarına bin canımı veririm […]
kelebekler – sevgi şahin
karanlığın sonsuz ışığında uçuşan kelebekler var, renkleri belli belirsiz kanatlarında özgür gövdelerinde tutsaklar. eskimiş bu odanın içinde, anıların tozunu dağıtırken onlar, yaşlı bir aynaya bakar yüzün… ve bilir kelebekler , arkanda beliren o sonsuz hüzün belli ki hiç geçmeyecek. sen yüzünü döndükçe karşına gelecek uzunca bir zamandır burada, sonsuz bir müziğin içinde ağır perdelerin arkasında […]
ŞAFAK PALA’nın GÜLİSTAN ALBÜMÜ
ÖDÜNSÜZ BİR KADIN ! FOLK müziğin ROCK felsefeyle yorumu ŞAFAK PALA ‘GÜLİSTAN’ ALBÜMÜ Folk Müziği rock felsefeyle harmanlayarak yola çıkan Şafak Pala, ilk albümüne annesinin adını verdi: “GÜLİSTAN” Değerlerinden ödün vermeden müzik piyasasında kendini var etme savaşı veren tek başına bir kadın Şafak Pala. Duruşuyla ve müziğiyle kendine örnek aldığı ustalar; Cem Karaca, Moğollar, Edip […]
KALDIRIM MESELESİ – Akın Yunus YILDIZ
Bu kaldırımı oldum olası sevmiyorum. Taşları doğru düzgün dizmemişler, her seferinde bir yerine illa ki takılıyor ayaklarım. Düşmek üzere olurken kafama bir şeyler geliyor, vücudum istemsizce kurtarıyor kendini, refleks mi nedir? İşte çok istemsizce oluyor bu. Her akşam üzeri yaz mevsiminde esen bu rüzgarı tanıyorum. Boynumdan sırtıma dolan ılık hava. İnsanın […]
SENDROM / NEJAT UĞURLU – Sevim Demiröz’ün kaleminden…
Kalıtımsal çürüklük bedende midir yoksa ruhta mı? Ölümcül olan duygular mıdır yoksa insanlar mı? Bizi biz yapan değerler, başarılar, toplumsal konumumuz, ruhsal güzelliğimizden midir yoksa çirkinliğimizin kalıtımsallığı mı? Nejat Uğurlu “Sendrom” filminde bizi kendi heyelanlarımızla yüzleştiriyor. Çocukluğumuzda başlayan ruhsal evrimimize gerek etken, gerekse edilgen rollerle ayna tutarken; parçadan bütüne ulaşmaya çalışan insanın toplum sığınağından […]
BİR KATİLİN PORTRESİ / İLK ADIM – Sevim Demiröz
Önce gökyüzünü sonra kuşları unutmalısın. Ancak bunları hafızandan silebilirsen yaşamın gayretkeşliğinden arınırsın. Mevsimi geldiğinde derisini değiştiren yılanlar gibi önce soyunmalısın, sonra bütün çıplaklığın ve varlığınla bir keman telinin üzerinde gezinir gibi -sürünmek pahasına da olsa- her şeyi geride bırakıp kendine yeni bir düş aramalısın. Siyahı ve beyazı, karanlık ve aydınlık olarak adlandırmalısın. Renkleri bir mendille […]
Buz Battaniyesi – Efla Berrin Fırat
Parmaklarım kanamış yalnızlığını gözlerime ek/le/mek için… O, ben-im-/ Sevda sözlerinin yollandığı yanlış adres. Gözlerini ateşe açmış, İçine derviş kaçan bir ucube-i efkar! İflah olmaz sükutunda aşk ilminin; Her saatin kışı Her kışın kıyameti Her kuşun eti Her kurşunun ettiği. O, sen-in-/ Sessiz ol Yavaşça kaldır kabuğu Akmasın irini kutsal yaramın Kalbin çürür yoksa! Sen acemisin […]
Acıların Çarlığı – C e m a l Ö z t ü r k
Emir bu kez yukarıdan Firavun’un sağ kolu Ta neocon’lardan geliyor: ‘Cürüm işleyenler hep aşağıdayken Azmettirenler daha yukarıya terfi edecek’ Ben de Tek başına bir devlet gibi çalışıyorum Milyonlarca hücreden istihbarat toplarken beynim Ve acıların kaba kuvvetiniölçerken Bir ordinaryüs profesörü gibi yetkindir hücrelerim Her defasında suçum sabit Ölüm korkusundan emindim Nice ayrılıklar Nice sayrılıklar boyunca İki […]
ADINI KAYBEDEN MÜTHİŞ BİR ROBOT – Saniye Kısakürek
Ne bir çekirgeydim ne de bir kuş! Kanatlı bir böcek de olamamıştım değerli okuyucularım; varın gerisini siz düşünün. Ha, yapışkan vücuduyla ve tuhaf antenleriyle oradan oraya sürünen bir canlı da değildim elbet. Çünkü aklım vardı; kendime yetecek kadar… Düşlerim silinmişti mesela. Gece ve gündüz beyaz bir ipliğin kirlenmesi gibi elimden alınmıştı. Kim ya da kimler […]
Namus Anlayışı – Özgür Karakaya
“Ömrünün dörtte üçünü okumakla geçiren muhakkak namuslu olur”.. Diderot Namus, sözcüğünün kökeni de nomostan gelmektedir.Antik Yunan ve Roma döneminde kurucu yasa anlamına gelen nomos cinsellik söylemenin, üreme olmak üzere sosyal yaşamdaki tüm kuralları da düzenlemekteydi. Kadın, öznesi olmadığı olduğu alana hapsedilmekteydi . Kadına uygun görülen rol ve kökleri Roma ya dayanmaktaydı. Namus, hem başkalarının hem […]
Davet – Hikmet Güzelkokar – Zeynel Kürkçü
DAVET Sen de gel Sarıyer’de ayrıca börek yeriz Hayata boğazın kıyısından bakarız Belki bir rüzgâr eser Kulağımızın dibinde Belki martılar ağlar Bize yazmak için mısralar döker Belki kısmet çekeriz denizden Çaparilere takılır güzellikler Böreklere dökeriz sevgiyi Pudra şekeri niyetine Belki Eftelya takılır kim bilir
Hani-Gürsel Özkır
Hani; çok istediğimiz herhangi bir işin yolunda yürümediğini gördüğümüzde veya çok hayal ettiğimiz bir zirveye ulaşamaz duraksadığımızda ya da çok arzuladığımızın sahibi biz olamadığımızı yaşadığımızda; oldukça derin bir iç parçalamasıyla fetyat-figan eder ve olan hayat ışığımızı söndürerek kaybetmiş oluyoruz. Hey hat ki hey hat; egoist benliğimize ömrümüzü feda edişimize… Ne yani; sanki o bizi iç […]
Son Yorumlar