SAVAŞTA ÇOCUK OLMAK-AYLİN ÖZER
Fransız düşünür ve yazar Jean Paul Sartre der ki; “Hayat alev almış bir tiyatro sahnesidir”. İşte bu tiyatroda başrol oyuncusu yoktur, çünkü herkes başrol oynar. Çoğumuz gerçek bir savaşın içine doğmadık ve gerçek bir savaşta yaşamak zorunda kalmadık. Ama ben hayatı hep bir savaş olarak algıladım. Hayatın içindeki irili ufaklı savaşlara büyüdükçe, zor da olsa […]
Gecenin Derisi – Berrin Efla Fırat
Derine gömülsün dedi Derine! Terlemez ruhun kaybolmuşu. Sustu ve kavradı esir sözü Süzülen kanıyla. Dokunursa görür, biliyor kirpik. Battıkça tene ÇİVİ Nuh’u anımsıyor kara! Suyun ırzı temiz, Derisi PAS rengi. Taşı solurken solan ağaç kadardı Dokunursa ölü(r) gemi! Derine gömülsün dedin Derine! Sır uykusunun göğsünde yumuldu hep gözlerim oysa. Yörüngelerinde baş dönmeleriyle sevişgen kılınan cümle […]
ÜVEY ANNEMLE TANIŞMA HİKÂYEM – Tuba Kır
Annem öldüğünde beş, altı yaşlarındaydım. Onu resimlerinden tanıyorum. En çok ses tonunu merak ediyorum. Tuhaftır bazen telefonum çalacak ve “Buradayım kızım, üzülme” diyecek sanıyorum. Her ne kadar annemi hatırlamıyor olsam da üvey annemin evimize geldiği gün, tüm ayrıntılarıyla dün gibi aklımda. Altı, yedi yaşlarındaydım. Kış mevsimindeydik ve hava yeni kararmıştı. Babaannem kapının açıldığını duyunca, babamın […]
AŞK YÜZYILI BİTTİ (Mİ?) GERÇEKTEN… – deniz çantay
Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden Doç. Dr. Nuran Yıldız’ın “Aşk Yüzyılı Bitti, Aşk’ta, İş’te, Siyaset’te Yeni Zamanlar” kitabının reklam tanıtımını ilk gördüğümde “Aman ne güzel, yine saçma bir kişisel gelişim kitabı daha çıkıyor işte” diye düşünmüştüm. Nuran Yıldız ile yapılan bir röportajı okuduktan sonra ise gereksiz bir ön yargıya kapıldığımı anlayıp kitabı alıp okumaya başladım. Hani […]
beş boyutlu insan halleri? – cennet güvenç
Bir zamanlar fi tarihinde zamana direnemeyen ahlaki değerler ve yok alan insan hallerimiz vardı bizim. Biz büyümeden önce. Belki de teknolojinin insanları esir almadığı son dönem hallerinin bozulmamış insan hallerimizle. Çok mu zaman geçti de ben böyle içlenerek bir yazı yazıyorum, çok mu büyüdük ya da zamanın gerisinde mi kaldık da bende artık oturup sadece […]
susmak kırmızıysa – gülderen Kılıç
Susmak kırmızıysa Konuşmak mavi Terini silerken bir çocuk Yeşil bir ağıt yeryüzü Açmaya öğrenirken çiçekler Kuşlar şarkı söylerken Kan kokuyor insanlık Çocuk ağlamıyor Kuşlar kanatlarına tutunuyor Bir tek çiçekler kendini asıyor İnat olsun diye Sahte gülüşlere Yeryüzü konuşmayı unutalı Kaç asır geçmiş kimse bilmez Kaçmanın tam zamanı diyen gökyüzünün imdadına yeşil bir yağmur yol oluyor […]
martısı kayıp muzaffer anlatısı – yusuf demirtaş
Bazı insanlar eksiklidir, kimi anlamlara gelmezler. Anlaşılmayı bekleyip, anlatılmak istemezler. Bir asansörde rastladım Muzaffer’e, yan düşerken soldan sağa… Yanaklarında kendinden kırmızılığı, anlamsız ifadesi, takribi bir metre otuzüç santimetre boyuyla gözlerimin en içine bakıyordu. Onbeş sene mi olmuştu görmeyeli? Aynı duruyordu işte karşımda Muzaffer. Terlemiş saçları dağılmış yine, yakasındaki düğme koptu kopacak. Tam saymadım yedi yahut […]
kafamda bir tuhaflık var – songül korkmaz
Kafamda bir tuhaflıkla başladığım roman doğal seyrinde devam ederken ben şüphesiz ki asla kitabı elimden bırakmayı düşünmedim. Şelalelerin deli dalgalarında akıntıya kapılmış ufak bir taş misali ruhum kitabın mısralarında sanki her seferinde yeniden kelepçe yiyordu. Okudukça okuyasım geliyor, sürekli Mevlüt’ün kafasındaki tuhaflığın peşine düşmüş sahipsiz bir soru işareti gibi hissediyordum. Yapı Kredi Yayınları’nın çıkarmış olduğu […]
bir ceviz içi kadardı yalnızlık – buse ellidört
bir ceviz içi kadardı yalnızlık küçük bir kabuktan büyük bir yutağa bu savurganlık bu dolanbaçlı sözler tabiat şairleri nerdesiniz biraz aşk’a ara verip geceyi şarabıyla unutun bir fecir vakti maviyi dudaklarından özgürce güvercin kafalarından martı tırnaklarına kadar bırakın bırakın çıkartmadan geceliğini gündüze o topuklarından göğüslerine kadar sevdiğiniz kadınları aşkı ilk soluğunda bırakın ökseli dalların yapışkanlı […]
kardan adam -hikmet güzelkokar
Avurdu çökmüş Ayası yara Acıdan bağırsa Sesi duyulur mu yar’dan Kabuk bağlar mı yarası Sıyrılırken karanlıklardan Ayazlasa geceler Kar yağsa Göğsünden alır en sıcak nefesi Hohlar parmaklarına Kardan adam üşümesi der de Titrerken camsız perde. Olsa hani Bir kuzine, bir torba kömür Belki sıcağından demli bir çay Kristal fincanda değil ha Kulpu kırık bardak da […]
05:50 uykusuzlukla hiçbir ilgisi olmayan kamu spotu – cansu şengün
Gökyüzüne bakıp bulutlarda asılı kalmak istediğini fark edemeden yine günlük hayatın telaşına kapılıp gitmekteydi. Sancılar çoğaldıkça başka bir el derinliklerine çoktan inmişti. Zaman bu kez umursamıyordu; çünkü artık kendisi de ne hissettiğini bilemiyordu. Acı tatlı bir an… Derinde, dipte… Tuhaf bir şekilde bir yara daha açmak isteyip dağıldığına şahit bile olamıyordu. Sonra hepsinden tiksinip kendi […]
yalnızlık – seda yolaydın
Bazen hayatın tam içinden seslenir Yalnız kalmaktan korkan bir çocuk misali. Sonbaharda yapraklarını dökmüştür artık Çıplak, sararmış ve de insani. Beşerin aşkı gibidir yalnızlık. Tutkulu, hafif kırmızı Duyguları dünyevi. Bazen sanırsın lal olmuş, Bazen çığlıkları ayyuka vurmuş Bazen duygusuz, muhkem katı bir yürek Öyle baka kalmış durmuş.
yaşlı adam yazan – naki aydoğan
Dağların uzaklığında… Köyünün yakınlığında… Hanesinin dibinde, dış sedirde, yan komşusunun evinin kerpiç duvarına yaslanmış oturuyordu. Ayak, ayak üzerine atmış elleriyle dizinden bağlamış, bakıyordu. Çok eskiden, yıllar öncesinden çocuklarına, çocuklarının çocukları torunlarına bakıyordu. Reçber’di, köylüydü bakıyordu, bakacaktı. Tekerlek çağlar öncesinden bulunmuştu… İşte tekerlek misali yuvarlanıp yine gelmişti dizlerinin dibine torunları, çocuklarının ellerinde. Elini öptürdü, yanaklarından öptü […]
Son Yorumlar