YEDİ KAT KÖK – MELEK ZEHRA BALCI
Kapımı kitlerken bugünün diğer günlerden hiçbir farkı olmadığına emindim. Paradoksadüşmüş biriydim ben. Rutinden çıkmama konusunda kendime çok güveniyordum bugünlerde.Gözlüğümün yanlarından sızan güneş ışığı rahatsız edince anladım dün gece kitabı fazlakaçırmıştım ve gitgide daha az cümleler çıkıyordu ağzımdan. Korkmuyordum ama bazenboşluk beni içine çeker gibi oluyordu. Rutinden sapma yapmadan kafeye girip zift siyahıkahveyi sipariş ettiğimde her […]
DOKTORUN KIZI – EVRİM AYBAR
Elimden tutan bir dev; güvendiğim şeylerin toplamı. Sevginin de, korkunun da kendinde birleştiğikutsal baba. “Acilden girelim. Şimdi diğer kapılar daha kalabalıktır.” diyor. “Sakın bırakma elimi.”Ben onun uzantısıyım artık. Sedyede yatan kafası kanlar içinde bir adam geçiyor yanımdan, solukmavi bir pijama giymiş, etrafında telaşlı bir kalabalık var. Adamla gözlerimiz kilitleniyor bir an ya dabana öyle geliyor. […]
YATMAK – ÖZGÜR KARAKAYA
İnsan yatarak doğar, büyür, iyileşir,dinlenir ve doğurur. Emeğin yeniden üretimi içinde gerekli olan eylemdir. Vücudu genellikle düz konuma getirerek, bacakları veomurgayı düzleme uygun şekille getirmedir. Durum bildirir ve eğilmek anlamına da gelir. Geminin sola yatmasında olduğu gibi.Uzun oturma yatay moda geçiştir. Sırtüstü yüzüstü ve yan çeşitleri de yer alır.Yataypozisyonda durup tavanı seyretmeyi de getirir. Kişinin […]
KORKU -ZEYNEP ATAN
Kalabalığın içindeki yalnızlıktanAydınlığın içindeki karanlıktanBeyaz görünüp gri olanlardanSavaşı marifet olarak görenlerdenBu sonsuzluğun içinde bulunmaktanHastalığın verdiği ağırlıktanAynanın karşısındaki benden korkuyorum.
RUH-U REVAN- SUDE YENİN
Zamana biat edip, yenik düşen iki ruhtuk seninle; bütün yaşananlara rağmen, yarım kalan buhikâyenin de başkahramanıydık. Aşktan vazgeçemeyen iki yaralı insan, tıpkı virane bir şehirgibi. Bu yüzden sen bana yasaksın sevgilim, lâkin yanlışlarımın da en güzelisin. Mıknatısgibisin sevdiğim, durmadan sana çekiliyorum. En çok da laf dinlemeyen kalbim, lanet olasıbir türlü kopamıyor senden. Yanlışa doğru sürükleniyorum […]
DUVAR – HİVDA
Nuran abla …Kapı komşumuz Nuran abla. Kocaman yeşil gözleri vardı. İnsana bakınca insanın gönlü açılıyordu. Çokiyiydi. Hayat onu da es geçmemişti. Başına belki de türlü türlü sıkıntılar gelmişti. Acıları vardı. İmtihandünyası ya! İmtihanlardan geçmişti ama gülmeyi ve asla pes etmeyi bırakmamıştı. Kocaman cüssesivardı. Her işi yapardı. İneklere bakar ,tavuk besler, bostan ekerdi. Bir gün okuldan […]
MAVİ KELEBEKLER- ECE YAZICI
Keşke bazı şeyleri anlayabilmek, görebilmek, hatta sevdiğimizi söylemek için böyle ağır birafet ile karşı karşıya kalmasaydık…On binlerce insan öldü, belki binlercesi hala kayıp. Aklımızın alabileceği rakamlara bilesığamayacak maddi kaybımız bir yana; yok olan şehirlerin binlerce yıl öncesindekiuygarlıklarının izlerini kaybettik. Zarar gören kültürel mozaiğimizin yanında bizi biz yapanen önemli değeri, insanlığımızı kaybettik.Bir yerde, açılan bir kapıdan […]
HATTAT – EFSANE HASVATAN
bulama alın yazısına rengimi kisabahları aydınlansın, dedi hattatlarben bir onlara güvenirimilaç prospektüsleri hasta ettikten sonraiçerik okumayı bıraktığımdanne kadar sevsem sevildiğin kadarne sofra kursam doymadığındanbeş metrelik menzilkenben ufuk çizgisi olduğumdanbirkaç havalı söz getirekmeğimiz havyardavul zurnadan girip Vivaldi’den çıktığımızdangitmesini bilene bir balodur tüm ayrılıklar
ŞAMBALİ – NİLAR GÖK
Hatırlıyorum, çocukluğumda, sadece İzmir’de, camekânlı seyyar arabalarda satılırdı Şambali.Artık İzmir dışında bile, kabaca her tatlıcıda görüyorum. Ancak seyyar arabalara pekrastlayamaz oldum. Şimdi yalancısını da “Şambali” diye satıyorlar. Değil asla! Ona yoğurttatlısı denir. Yarı yarıya irmik ve unla çırpılır. Oysa hakiki sokak şambalisinde yoğurt olmaz,irmikler diş diş ağza gelir. Kıvamı daha ağdalı, daha baklavamsıdır. Baklava tepsisi […]
KÖRÜKLERİNİ DÜŞLEYEMEDİĞİM AŞKLAR- MEHMET POLATÇELİK
Eyvahlar yangın yerlerini kaplamış gönlümün dikenleriBir kan umuduna gülün al yakası solmuşBana diyen bu dünyanın ne büyük, ne sarhoş halleriSenin bir güzel lafına dolmuş Dualarım, istiare uykular, buruşturulmuş kağıtlarımHepsi sazımın ucuna taktığım bir penaBana yabancı gelmiyor artık Leyla, ben bir mecnun kaldımHiçbir şey bir veda kadar ceza olamaz bana Sessiz odalar sunmakta bana bu masal […]
ACI ÇAY – GAMZE TAŞDEMİR
Az önce şekersiz çay içmeye başladım PluviaEvet, şekersizSen gidince şeker bile zehir oldu banaOysa sen de ben de şekerli severdik çayıBiz yani Pluvia…Biz şekerli çay severdikÇayın boğazımı acıtan tadıyla yazıyorum bunlarıEmin ol sen de sevmezdin bunu Seni şekersiz bir çayın acı tadında ararken buluyorum kendimiNe komik.Tam kabuk tutmaya başlıyor yaram derkenBir koku, bir benzer ses…Saçlarına […]
SON KEZ – SELAHATTİN ANATÜRK
Hırkasının kocaman ceplerine dut kurusu doldurmuş arada bir ağzına atıyor. Azı dişleriçürümüş olacak ki çiğnerken canının acısı yüzünden okunuyor. Diliyle dişlerinin arasınıyokluyor, kıyı bucak. Yetmiyor, işaret parmağıyla damağından sıyırdıklarını hırkasınınyanlarına siliyor. Koyu kahverengi bir çizgi yol alıyor böğründe. Gözü dışarıda. Rüzgârınuğultusu arttıkça cama bedenini iyice yaslıyor. Gözlerini kısıp uzaklara bakıyor. Dinliyor.Rüzgâra sarılmak istercesine kollarını iyice […]
ZAMANIN ŞARKISI VE SAAT SENFONİLERİ – ESRA SÖNMEZ
Apartmanın eski basamaklarını en az onlar kadar eski postallar tırmandı önce, sonra onların sahibiHaslet göründü. Dairesinin önüne gelince ahşap kapıyı anahtarlarıyla çarçabuk açtı. “Vakit yok,” dedifısıldar gibi. Toz toprak içindeki postallarını çıkarmadı bile. Kilimi incelmiş holü rüzgâr gibi geçti veodasına girer girmez sırtından kabanını, başından kulaklı kasketini sıyırmadan, tamirini ancak düngece bitirebildiği çantalı pikabının başına […]
Son Yorumlar