’’az çok hayalperestlik denen bir hal doğar ve insan sanki insan değil de tuhaf bir orta cins, hayalperest olur.’’
Petersburg Günlüğü
St. Petersburg şehri güneş battıktan sonra da aydınlık kalan beyaz geceleri ile meşhurdur. Mayıs sonunda başlayan beyaz geceler Temmuz’un başında sona erer. Bu aydınlık gecelerde sokaklardaki insanlar eğlenir, beyaz gecelerin romantik havasından faydalanır.
1848 yılında 27 yaşında bir genç beyaz gecelerin bu romantik havasından faydalanıp, günümüzde dünyanın her yerinde severek okunan ‘’Beyaz Geceler’’ adlı hikâyeyi yazdı. Dostoyevski’nin bu kısa hikâyesi, ilk romanı ‘’İnsancıklar’’ büyük övgüler aldıktan sonra yazdığı eserlerdendir. Beyaz Geceler ilk kez ’’Yurttan Mektuplar’’ adlı dergide ‘’F. Dostoyevski, Dostoyevski’nin genç dostu şair A.N.Pleşeyev’e imzasıyla yayınlandı. Okuyuculardan çok rağbet görünce kitap haline getirildi.
Hikâyenin ana karakteri Petersburg’da yaşayan 27 yaşında bir yazardır. Çok yalnızdır, hiçbir arkadaşı yoktur. Bu durum şehri daha iyi tanıyıp, onunla arkadaşlık kurmasına sebep olur. Sokaklarda sürekli gördüğü insanlarla tek taraflı bir arkadaşlık ilişkisi vardır. Ama bu arkadaşlık yazın gelmesi ve Petersburg sakinlerinin çoğunun şehri terk etmesiyle sona erer. Şehir ve yazar baş başa kalmışlardır. Yazar bir gün yürüyüşe çıkar. Gece yarısıyla birlikte eve dönerken nehrin kıyısında ağlayan bir kız görür. Kıza yaklaşır, ama kız ondan korkar ve kurtulmak için yolun karşısına geçer. Sonra kızı birinin takip ettiğini fark eder. Takip eden adam kızın kolundan yakalayınca yazar onlara yaklaşır. Yazarı gören adam oradan uzaklaşır. Kızı kurtaran yazar ona evine kadar eşlik eder. İkisi de birbirlerinden çok hoşlanmışlardır. Ertesi gün aynı yerde aynı saatte buluşmak üzere sözleşirler. Zaman geldiğinde yazar büyük bir heyecanla kızın kapısına gider. Kızın adının Nastenka olduğunu öğrenir. Yazar kıza kendi hikâyesini anlatır. Nastenka çok etkilenir ve kendini onunla bağdaştırır:
-Baksanıza hayalperest nedir biliyor musunuz?
-Hayalperest? Affedersiniz, ama nasıl bilmem? Ben kendim hayalperestim! Ninemin yanında otururken aklımdan neler neler geçmez. Ama işte hayal kurmaya başladığında öyle şeyler düşünürsün ki birden Çin prensiyle evlenmiş bulursun kendini. Ama sonuçta bazen iyidir hayal kurmak! Hayır, tabii orasını Tanrı bilir! Özellikle de insanın düşünmeden duramadığı bir şeyler varsa.
-Harika! Eğer Çin şehzadesiyle evlendiysen demek, beni kesinlikle anlarsınız.
Ana karakterlerimizin ikisi de hayalperest kişilerdir bu yüzden birbirlerini çok iyi anlarlar. Aralarında çok güçlü bir bağ oluşur ve yazar kıza hep onunla birlikte olacağını, yanından ayrılmayacağını söyler. Ertesi gün Nastenka’nın hikâyesini dinlemek için sözleşirler. İkinci gün tekrar buluşurlar ve kız hikâyesini anlatmaya başlar. Nastenka erken yaşta önce babasını sonra da annesini kaybetmiştir. Yaşlı, kör ninesiyle yaşar. Ninesi, yaramaz bir genç kız olduğu için onu eteğine iğneler böylece yanından hiç ayrılmaz. Ninesinin tavan arasında oturan taşralı, yakışıklı, orta yaşlı bir kiracı vardır. Nastenka bu adamı hayatından kurtulmak için bir araç olarak görür, ona âşık olur. Adamın bir gün, bir seneliğine Moskova’ya gitmesi gerekir. Nastenka da onunla gitmek ister ama adam maddi durumu yüzünden onu yanında götüremez. Ama bir sene sonrası için evlenme sözü verir. Adam gideli bir sene olmuştur ve Nastenka’ya hiç haber gelmemiştir. Nastenka iki gün önce nehir kenarında bu yüzden ağlıyordur. Bunun üzerine yazar Nastenka’ya mektup yazmasını söyler. Nastenka mektubu yazıp yazara verir. Yazar mektubu kızın verdiği adrese teslim eder. İki gün boyunca yanıt gelmez. İki gün sonra tekrar buluşurlar. Kız çok mutsuzdur ve yazar artık dayanamayıp ona aşkını ilan eder. Nastenka adamdan yanıt gelmemesinden ötürü onu sevmediğini düşünüp kendisinin de yazardan hoşlandığını söyler. Yazar çok mutludur, sıkıcı hayatı heyecanlı hale gelmiştir. İlk defa âşık olmuştur. İkili Petersburg sokaklarında gezerken adam karşılarına çıkar ve Nastenka birden onun kollarına koşar. Gözden kaybolurlar. Ertesi gün yazara Nastenka’dan bir özür mektubu gelir. Adamla evleneceğini, onunla tanışmasını istediğini yazar. Yazar çok üzülmüştür ama Nastenka’ya olan sevgisinden dolayı ona kızamaz.
Herkesin Dostoyevski’si farklıdır. Bir tane Dostoyevski değil, bir sürü Dostoyevski vardır. Ama bütün Dostoyevskiler’in ortak bir yönü vardır: Hayalperest olmaları. Benim için Dostoyevski Beyaz Geceler’in hayalperestidir. Dikkatli incelediğimizde ana karakterlerin bir sürü özelliğini görürüz. Yazar karakteri Dostoyevski gibi 27 yaşındadır, 9 yıldır Petersburg’da yaşar ve yalnızlık içinde hayaller kurar. Nastenka karakteri de kendisi gibi genç yaşında ailesini kaybetmiştir. Nastenka ve yazar karakterlerinin ortak özelliği hayalperest olmalarıdır. Bu yüzden Beyaz Geceler’in asıl hayalperesti Dostoyevski’dir.
Görseldeki illistrasyon: Chistyakov Yuri